Pardon me, where is your restroom?
- Afedersiniz, tuvaletiniz nerede?
Pardon me, I didn't know you were still there.
- Afedersiniz, hala orada olduğunuzu bilmiyordum.
Sorry. I didn't mean to bother you.
- Afedersiniz. Sizi rahatsız etmek istememiştim.
Excuse me, but I'm looking for the post office.
- Afedersiniz, ama postaneyi arıyorum
Excuse me, is this seat taken?
- Afedersiniz, bu sandalye dolu mu?
Excuse me, but I'm looking for the post office.
- Afedersiniz, ama postaneyi arıyorum
Excuse me, is this seat taken?
- Afedersiniz, bu sandalye dolu mu?
I'm sorry, did I do something wrong?
- Affedersiniz, yanlış bir şey mi yaptım?
I'm sorry, could you say that again?
- Affedersiniz, onu tekrar söyler misiniz?
Excuse me, but I feel sick.
- Affedersiniz, ama hasta hissediyorum.
Excuse me. Who are you?
- Affedersiniz. Siz kimsiniz?
I'm sorry, but I didn't catch what you said.
- Affedersiniz fakat söylediğinizi anlamadım.
I'm sorry, I've forgotten your name.
- Affedersiniz, adınızı unuttum.
Excuse me. Can you direct me to the nearest subway station?
- Affedersiniz. Beni en yakın tramvay istasyonuna doğru yönlendirebilir misiniz?
Excuse me, can you tell me how to get to Central Park?
- Affedersiniz, Central Park'a nasıl gidebileceğimi bana söyleyebilir misiniz?
Pardon me, but that is my racket.
- Affedersiniz, ama o benim raketim.
Pardon me, madam, I'm ashamed to be crying like this in front of you, but I can't hold my tears.
- Affedersiniz hanımefendi, önünüzde böyle ağlıyor olmaktan utandım ama gözyaşlarıma hakim olamıyorum.