adverb mighty 2

listen to the pronunciation of adverb mighty 2
الإنجليزية - التركية

تعريف adverb mighty 2 في الإنجليزية التركية القاموس.

very
tümüyle

I am very against the legalisation of drugs - Uyuşturucuların yasalaşmasına tümüyle karşıyım.

very
zilzurna

We got very drunk. - Zilzurna sarhoş olduk.

very
cüda
very
ta kendisi

You are the very definition of love - Sen aşkın ta kendisisin.

very
çok

Bunlar çok eski kitaplar. - These are very old books.

Benim çok iyi bir sözlüğüm yok. - I haven't a very good dictionary.

very
pek

Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı. - Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.

Yemek hakkında pek müşgülpesent değilim. - I'm not very particular about food.

very
köp

Mac, benim arkadaşım. O, köpekleri çok sever. - Mac is my friend. He likes dogs very much.

Bir köpek çok aç olduğu zaman, yemeğini bir çırpıda bitirir. - When a dog is very hungry, it devours its food.

very
tam

He left his last job for very this reason - İşinde tam bu yüzden ayrıldı.

Tam sonuna kadar vazgeçme. - Never give up till the very end.

Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti. - The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.

very
yaman
very
aynı

Marcus had scratched a door; the very one I had just entered moments ago, with a pen that had run out of ink - Marcus birkaç dakika önce girmiş olduğum aynı kapıyı mürekkebi tükenmiş bir kalemle çizdi.

O imkansız. Seninle aynı fikirde olmamalıyım. Bu çok mümkün. - That's impossible. I must disagree with you. It's very much possible.

O sadece bir doktor değil, aynı zamanda çok ünlü bir roman yazarıdır. - Not only was he a doctor, he was also a very famous novelist.

very
en

Those were his very last words - Bunlar onun en son sözleriydi.

very
çok, pek, gayet: very good çok iyi. very warm pek sıcak. He speaks English very well. İngilizceyi gayet iyi konuşuyor
very
kati

This is the very proof of God's grace - Bu Tanrı'nın lütfunun kati kanıtıdır.

Leyla ve Sami çok korkunç bir katil çiftiydi. - Layla and Sami were a very gruesome couple of killers.

Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur. - Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.

very
{s} bile

Makyajsızken bile çok hoş. - Even without makeup, she's very cute.

Mayısta bile burada hava çok soğuk olabilir. - It can be very cold here even in May.

very
{s} salt

O salt melodi bana gençliğimi hatırlattı. - That very tune reminded me of my adolescence.

very
Marriage is the very thing for you Evlilik se
very
(sıfat) tam, bile, sırf, salt, mutlâk, çok, gerçek, aynı, özel
very
hususi
الإنجليزية - الإنجليزية
very
adverb mighty 2
المفضلات