adetten

listen to the pronunciation of adetten
التركية - الإنجليزية
(Kanun) customary
Holding or held by custom; as, customary tenants; customary service or estate
A book containing laws and usages, or customs; a custumal
{a} usual, common, general
commonly used or practiced; usual; "his accustomed thoroughness"; "took his customary morning walk"; "his habitual comment"; "with her wonted candor"
Agreeing with, or established by, custom; established by common usage; conventional; habitual
{s} conventional, habitual
A book containing laws and usages, or customs; as, the Customary of the Normans
Customary is used to describe things that people usually do in a particular society or in particular circumstances. It is customary to offer a drink or a snack to guests = usual
in accordance with convention or custom; "sealed the deal with the customary handshake
Customary is used to describe something that a particular person usually does or has. Yvonne took her customary seat behind her desk. = usual
in accordance with convention or custom; "sealed the deal with the customary handshake"
adet
number
adet
Menstruation

Menopause is the end of menstruation. - Menopoz, adetin sonudur.

adet
custom

Her feet were bare, as was the custom in those days. - O zamanlar âdet olduğu üzere, yalınayaktı.

As was the custom in those days, he married young. - O günlerde âdet olduğu üzere, genç yaşta evlendi.

âdetten kesilmek
to reach menopause
adet
tradition

Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water. - Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.

âdet
ritual

Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water. - Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.

adet
{i} praxis
adet
{i} sum
adet
unit: yedi adet kitap seven books
adet
(Bilgisayar) entries
adet
(Hukuk) practice

Old practices died hard in the country. - Taşrada eski âdetler, kolay kolay kaybolmadı.

adet
use

Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water. - Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.

adet
fashion
adet
precedent
adet
(Gıda) unit, amount
adet
manner
adet
formality
adet
mounthly courses
adet
habitual
adet
folkway
adet
copy
adet
mounthly periods
adet
rule
adet
mathematical value or its symbol; numeral
adet
customary usage
adet
moribund
adet
habit

Many Peruvians have the habit of chewing coca leaves. - Birçok Perulunun koka yapraklarını çiğneme adeti vardır.

adet
head
adet
the regular practice
adet
(Bilgisayar) quantity
adet
monthly courses
adet
{i} menses
adet
observance
adet
monthly periods
adet
the usual thing
adet
{i} wont

I'm wont to take a shower in the morning. - Sabahları duş almak âdetimdir.

adet
{i} consuetude
adet
{i} total
adet
{i} usage
adet
{i} flow
adet
{i} period

My period is five weeks late. - Adetim beş hafta gecikti.

Tom wanted sex, but Mary was on her period. - Tom seks yapmak istiyordu, ancak Mary adet dönemindeydi.

adet
courses
adet
{i} numeral
adet
{i} bleeding
adet
catamenia
âdet
period, menstrual period
âdet
habit " alışkı; custom, usage, practice" " töre; menstruation, periods" aybaşı
âdet
rote
adet
piece

Give me three pieces of salmon. - Bana üç adet somon ver.

If all goes well, I can make 2-3 pieces per day. - Her şey iyi giderse, ben günde 2-3 adet yapabilirim.

adet
folk
adet
{i} convention
adet
way
adet
number; piece
adet
trick

You can't teach old dogs new tricks. - Eski köye yeni adet getiremezsin.

adet
habitude
adet
ritual

Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water. - Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.

adet
item
adet
routine
adet
rite
âdet
consuetude
âdet
period

Tom wanted sex, but Mary was on her period. - Tom seks yapmak istiyordu, ancak Mary adet dönemindeydi.

My period is five weeks late. - Adetim beş hafta gecikti.

âdet
habitude
âdet
second nature
adet
sum; menses; total
adet
groove
adet
figure
âdet
custom, usage, practice
âdet
formality
âdet
folk
âdet
habitual
âdet
customary usage
التركية - التركية

تعريف adetten في التركية التركية القاموس.

adet
Sayı
adet
Herhangi bir sayıda olan şey, tane: "Toplananların adedi dokuz on bini geçince bir silah patlatılacaktı."- Ö. Seyfettin
ÂDET
(Osmanlı Dönemi) Usul, görenek, alışılmış davranış. Huy, tabiat. Toplumda nesiller boyunca uyulan ve kamuoyunda (umumî efkârda) saygı ve müeyyideye sahip hareket kaideleri (Sosyoloji). İslâm cemiyetinde âdetler de İslâmî olur, İslâma uygun olur. Müslüman, İslâma aykırı âdetlere uymaz. Cemiyetin yabancı âdetlerle bozulmamasına gayret gösterir
Âdet
aybaşı
Âdet
(Osmanlı Dönemi) DEYDEN
Âdet
(Osmanlı Dönemi) URF
Âdet
(Osmanlı Dönemi) TADÎ
Âdet
(Osmanlı Dönemi) DEYDAN
Âdet
(Osmanlı Dönemi) HİCCİRE
Âdet
(Osmanlı Dönemi) TABB
Âdet
(Osmanlı Dönemi) HİCCİRA'
âdet
(Osmanlı Dönemi) âdetler, yapılan işler
adetten
المفضلات