adet

listen to the pronunciation of adet
التركية - الإنجليزية
number
Menstruation

Menopause is the end of menstruation. - Menopoz, adetin sonudur.

custom

As was the custom in those days, he married young. - O günlerde âdet olduğu üzere, genç yaşta evlendi.

Her feet were bare, as was the custom in those days. - O zamanlar âdet olduğu üzere, yalınayaktı.

tradition

Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water. - Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.

unit: yedi adet kitap seven books
(Bilgisayar) entries
(Hukuk) practice

Old practices died hard in the country. - Taşrada eski âdetler, kolay kolay kaybolmadı.

use

Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water. - Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.

fashion
precedent
(Gıda) unit, amount
manner
formality
mounthly courses
habitual
folkway
copy
mounthly periods
rule
mathematical value or its symbol; numeral
customary usage
moribund
habit

Many Peruvians have the habit of chewing coca leaves. - Birçok Perulunun koka yapraklarını çiğneme adeti vardır.

head
the regular practice
(Bilgisayar) quantity
period, menstrual period
habit " alışkı; custom, usage, practice" " töre; menstruation, periods" aybaşı
piece

If all goes well, I can make 2-3 pieces per day. - Her şey iyi giderse, ben günde 2-3 adet yapabilirim.

If everything goes well, I can make two to three pieces per day. - Her şey iyi giderse, ben günde iki üç adet yapabilirim.

folk
way
number; piece
trick

You can't teach old dogs new tricks. - Eski köye yeni adet getiremezsin.

habitude
ritual

Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water. - Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.

consuetude
convention
courses
sum; menses; total
the usual thing
groove
flow
bleeding
praxis
routine
wont

I'm wont to take a shower in the morning. - Sabahları duş almak âdetimdir.

usage
period

My period is five weeks late. - Adetim beş hafta gecikti.

Tom wanted sex, but Mary was on her period. - Tom seks yapmak istiyordu, ancak Mary adet dönemindeydi.

custom, usage, practice
ritual

Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water. - Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.

{i} sum
monthly courses
{i} menses
observance
monthly periods
{i} total
{i} numeral
catamenia
rote
item
rite
consuetude
period

At what age did you have your first period? - İlk adetinizi hangi yaşta yaşadınız?

My period is five weeks late. - Adetim beş hafta gecikti.

habitude
second nature
figure
formality
folk
habitual
customary usage
adet döngüsü
(Pisikoloji, Ruhbilim) menstrual cycle
adet edinmek
use
adet edinilmiş
ritual
adet edinme
development
adet edinmek
develop
adet etmek
inure
adet görme
(Tıp) course
adet görmeme
(Tıp) amenorrhoea
adet haline getirmek
institutionalise
adet kanaması
menstrual bleeding
adet kesilmesi
(Fizyoloji,Tıp) menopause
adet olan
nomic
adet olan
customary
adet olmak
menstruate
adet olmayan
not quite the thing
adet yerini bulsun diye
for form's sake
adet yerini bulsun diye
as a matter of form
adet öncesi sendromu
(Tıp) premenstrual syndrome
adet üzere
habitually
adet üzere
as usual
adet dönemleri
menstrual cycles
adet dönemleri
menstrual periods
adet dönemleri
periods
adet görmek
Have one's period, menstruate
adet görmek
Menstruate, have a period
adet kanaması
Period, menstrual period
adet yerini bulsun diye
(deyim) As a (mere) formality
adet dönemi
term
adet edindirilmiş
enured
adet edindirme
enuring
adet edinmek
practice
adet edinmek
practise
adet edinmek
routinize
adet edinmek
form a habit
adet edinmek
fall into a habit
adet gör
(Tıp) menstruating
adet görerek
(Tıp) menstruating
adet görme korkusu
(Pisikoloji, Ruhbilim) menophobia
adet görmek
menstruate
adet haline gelmek
become the usual thing
adet haline getirmek
institutionalize
adet hızlandırıcı
(Tıp) emmenagogue
adet kanamasına neden olan
(Tıp) emmenagogic
adet kapasitesi
unit capacity
adet olduğu üzere
as is the custom
adet olmak
become the usual thing
adet olmak (bir davranış vb)
become a habit
adet olmayan
out of use
adet olmuş
routinized
adet olmuş
routinised
adet rahatsızlıkları
(Pisikoloji, Ruhbilim) mensurual disorders
adet yerini bulsun diye
as a mere formality
adet öncesi
(Tıp) premenstrually
adet öncesi gerginliği
(Tıp) premenstrual tension
âdet bezi
sanitary towel, sanitary pad
âdet edinmek
to get into the habit (of)
âdet edinmek/etmek
to get into the habit (of)
âdet görmek
to have one's period, to menstruate aybaşı olmak
âdet görmek
to have one's period, menstruate
âdet olmak
to become customary
âdet yerini bulsun diye
as a matter of form, for form's sake
âdet yerini bulsun diye
for the sake of custom
âdet çıkarmak
to innovate something, start a new custom
âdet üzere
according to custom
adetler
{i} customs

Yesterday's vices are tomorrow's customs. - Dünün ahlak bozuklukları yarının adetleridir.

All people can become friends, even if their languages and customs are different. - Tüm insanlar arkadaş olabilir, dilleri ve adetleri farklı olsa bile.

ilk adet
(Tıp) menarch
adetler
ways
11 adet
11 pieces
11 adet
11 pcs
adet olmak
menstrual
görenek şekliyle, âdet olarak
As tradition, one as
iki adet
two
adetler
mores
anlamını yitirmiş adet
shibboleth
bizde adet haline geldi
it has become the usual thing with us
bizde adet oldu
it has become the usual thing with us
eski köye yeni adet
new wine in old bottles
eski köye yeni âdet
unwelcome innovation
ilk adet (regl)
menarche
toplumsal adet
(Felsefe) dharma
yeniden adet edinmek
resurrect
âdet olmak
obtain
âdet olmak
prevail
âdetler
tradition
örf ve adet hukuku
common law
örf ve âdet
custom and usage
örf ve âdet
hukuku common law, consuetudinary law
التركية - التركية
Sayı
Herhangi bir sayıda olan şey, tane: "Toplananların adedi dokuz on bini geçince bir silah patlatılacaktı."- Ö. Seyfettin
(Osmanlı Dönemi) Usul, görenek, alışılmış davranış. Huy, tabiat. Toplumda nesiller boyunca uyulan ve kamuoyunda (umumî efkârda) saygı ve müeyyideye sahip hareket kaideleri (Sosyoloji). İslâm cemiyetinde âdetler de İslâmî olur, İslâma uygun olur. Müslüman, İslâma aykırı âdetlere uymaz. Cemiyetin yabancı âdetlerle bozulmamasına gayret gösterir
(Osmanlı Dönemi) âdetler, yapılan işler
aybaşı
(Osmanlı Dönemi) DEYDEN
(Osmanlı Dönemi) URF
(Osmanlı Dönemi) TADÎ
(Osmanlı Dönemi) DEYDAN
(Osmanlı Dönemi) HİCCİRE
(Osmanlı Dönemi) TABB
(Osmanlı Dönemi) HİCCİRA'
adet olmak
Öteden beri yapılır olmak
adet olmak
Bir şey gelenek durumuna gelmiş olmak
Âdetler
âdat
MES'ADET
(Osmanlı Dönemi) Bahtiyarlık. Saadete sebeb olacak haslet. İyilik
Âdetler
(Osmanlı Dönemi) ÂSÂR
adet
المفضلات