Şu anda hassas bir konumdayım.
- I am now in a delicate position.
Bir bebeğin hassas cildi vardır.
- A baby has delicate skin.
Narin, zarif çiçekler çiçek açmış.
- The delicate, graceful flowers are in bloom.
Fadıl, zarif Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.
- Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world.