You have to devote yourself to the task.
- Kendinizi göreve adamak zorundasınız.
He intends to devote his life to curing the sick in India.
- O, hayatını Hindistan'daki hastaları tedavi etmeye adamak istiyor.
I want to dedicate all my time to this project.
- Bütün zamanımı bu projeye adamak istiyorum.
I want to dedicate this song to him.
- Bu şarkıyı ona adamak istiyorum.
Seen from the sky, the island was very beautiful.
- Gökyüzünden bakıldığında ada çok güzeldi.
Japan is an island country.
- Japonya bir ada ülkesidir.
Hard work and dedication will bring you success.
- Sıkı çalışma ve kendini adama sana başarıyı getirecektir.
He dedicated his life to peace.
- O, hayatını barışa adadı.
He dedicates himself to research.
- O kendini araştırmaya adadı.
The Island of Taiwan's surface area is thirty-six thousand square kilometers.
- Tayvan adasının yüz ölçümü 36.000 kilometre kare.
The islet protrudes above the water.
- Adacık su üstünde çıkıntı yapıyor.
The islet stands out above the water.
- Adacık su üstüne çıkıyor.
He dedicated himself to research.
- O kendini araştırmaya adadı.
He dedicated himself to biology studies for almost ten years.
- On yıldır kendini biyoloji çalışmalarına adadı.
Tom and Mary are devoted to each other.
- Tom ve Mary kendilerini birbirlerine adadılar.
She devoted herself to the volunteer activity.
- O, gönüllü faaliyetine kendini adamış.
She devoted herself to the volunteer activity.
- O, gönüllü faaliyetine kendini adamış.
After retirement, Teresa devoted herself to caring for orphans.
- Emekli olduktan sonra, Teresa kendini yetimlerin bakımı için adamış.
The islet protrudes above the water.
- Adacık su üstünde çıkıntı yapıyor.
The islet resembled a tortoise from afar.
- Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.