What! You're still with that guy? and we answer: What can I do! I LOVE him!
- Ne! Sen hâlâ o adamla birlikte misin? ve biz cevaplarız: Ne yapabilirim! Onu seviyorum!
That car salesman was a pretty off the wall kind of guy.
- O araba satıcısı oldukça acayip bir adam.
Two men had their arms severed in Taiwan after a tug-of-war accident.
- İki adam rekabet kazasından sonra Taiwan'da kollarını koparttılar.
Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
- Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
The old man opened the car window and aimed his gun at the bird.
- Yaşlı adam araba penceresini açtı ve silahıyla kuşa nişan aldı.
The man shot three birds with a gun.
- Adam bir silahla üç kuşu vurdu.
Jackson was a rough man.
- Jackson, kaba bir adamdı.
Jackson's men began to leave the next morning.
- Jackson'ın adamları ertesi sabah gitmeye başladı.
The dog sat down by the man.
- Köpek adamın yanına oturdu.
The guys are sleeping like dogs.
- Adamlar köpekler gibi uyuyorlar.
An old man came up and shook Lincoln's hand.
- Yaşlı bir adam geldi ve Lincoln'la tokalaştı.
The gentle-looking old man got up and gave his hand to me.
- Kibar görünüşlü yaşlı adam kalktı ve elini bana verdi.
Dima slept with 25 men in one night and then killed them.
- Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü.
There were two people in it, one of her girl students and a young man.
- Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam.
The old person died in their room.
- Yaşlı adam odasında öldü.
A young person is waiting for you outside.
- Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.
He ought to know better than to quarrel with such a fellow.
- Böyle bir adamla tartışılmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.
That fellow can't tell right from wrong.
- Şu adam doğruyu yanlıştan ayıramaz.
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
He described the man as a model gentleman.
- Adamı örnek bir beyefendi olarak tanımladı.
You're a gentleman and a scholar.
- Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
The old man was hard of hearing.
- Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
The policeman spoke to a man on the street.
- Polis bir adamla sokakta konuştu.
The young lady has less fruit than the man.
- Genç bayanın adamdan daha az meyvesi var.
The two men competed for Lady Mary's heart.
- İki adam Lady Mary'nin kalbi için yarıştı.
You're a gentleman and a scholar.
- Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
The gentle-looking old man got up and gave his hand to me.
- Kibar görünüşlü yaşlı adam kalktı ve elini bana verdi.
Tom said that, from childhood, he had felt like a girl who had been born in the body of a man.
- Tom, çocukluktan beri, bir adamın vücudunda doğmuş olan bir kız gibi hissettiğini söyledi.
Is she a woman with a beard or a man with a woman's body?
- O sakallı bir kadın mı yoksa kadın vücutlu bir adam mı?
The man returned from his vacation full of beans.
- Adam tatilinden çok enerjik döndü.
Tom said he was mugged by three men.
- Tom, üç adam tarafından gasp edildiğini söyledi.
Say Goddess, what ensu’d when Raphael, / The affable Arch-Angel, had forewarn'd / Adam by dire example to beware / Apostasie,.
Second Adam from above,Reinstate us in thy love.
What splendid names for boys there are! / There's Carol like a rolling car, / And Martin like a flying bird, / And Adam like the Lord's First Word,.
Havva, Adem'e bilgi elmasını verdi.
- Eve gave Adam the apple of knowledge.
Erkeklerde Adem'in elmaları var.
- Men have Adam's apples.