actually existing; sure to happen; inevitable

listen to the pronunciation of actually existing; sure to happen; inevitable
الإنجليزية - التركية

تعريف actually existing; sure to happen; inevitable في الإنجليزية التركية القاموس.

certain
malum
certain
{s} mutlâk

O, oyunu mutlaka kazanacak. - He is certain to win the game.

certain
{s} güvenilir

Çeviri bir kadın gibidir. Güzelse güvenilir değildir. Güvenilirse kesinlikle güzel değildir. - Translation is like a woman. If it is beautiful, it is not faithful. If it is faithful, it is most certainly not beautiful.

İstasyonda güvenilir bir beyefendiyle karşılaştım. - I met a certain gentleman at the station.

certain
belirli

Belirli bir ölçüde ona güvenebilirim. - I can trust him to a certain extent.

Üçüncü yıldız belirli bir krala ait oldu. - The third star belonged to a certain king.

certain
muhakkak
certain
{s} kesin

Buraya ne zaman geldiği kesin değil. - It is not certain when he came here.

Kesinlikle,kart oynamayı severim. - Certainly, I like playing cards.

certain
Belli

Ted'in oyunu kazanacağı belliydi. - Ted was certain of winning the game.

Tom takdir edeceğin belli niteliklere sahip. - Tom has certain qualities you'll appreciate.

certain
{s} kesin, kati
certain
{s} belirli, muayyen
certain
{s} belirlenmiş
certain
{s} kuşkusuz
certain
of a certain age orta yaşlı
certain
{s} emin

Tom kesinlikle hepimizin eğlendiğinden emin oldu. - Tom certainly made sure we all had a good time.

Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor. - Tom certainly looks confident.

certain
(sıfat) kesin, muhakkak, mutlâk, şüphesiz, güvenilir, kuşkusuz, emin, belirlenmiş, belirli, belli; herhangi bir, falanca
certain
kararlaşmış
certain
{s} herhangi bir

Herhangi bir şey hakkında emin değilim. - I'm not certain about anything.

Herhangi bir kış gününde ona rastladım. - I met her on a certain winter day.

certain
süphesiz
الإنجليزية - الإنجليزية
certain
actually existing; sure to happen; inevitable
المفضلات