Ben geldiğimde, anlaşmazlık kaynama noktasına ulaşmıştı.
- When I arrived, the dispute had reached its boiling point.
Sami'nin öfkesi kaynama noktasına ulaştı.
- Sami's rage reached boiling point.
Kaynar suyla kendimi yaktım.
- I burned myself with boiling water.
Canlı bir ıstakozu kaynar su dolu bir kaba atmak acımasızca.
- It's cruel to put a live lobster into a pot of boiling water.
Ben geldiğimde, anlaşmazlık kaynama noktasına ulaşmıştı.
- When I arrived, the dispute had reached its boiling point.
Sami'nin öfkesi kaynama noktasına ulaştı.
- Sami's rage reached boiling point.
Havuçları kaynatmayı bitirin.
- Finish boiling the carrots.
Italya'nın Reggio Emilia kasabasında istakozları kaynatmak yasa dışıdır.
- Boiling lobsters is illegal in the town of Reggio Emilia, Italy.
Su kaynayıp buharlașıyor.
- The water is boiling away.
Kaynayan suyu bardağa boşalttı.
- She poured boiling water into the cup.
Makarnayı kaynayan suya katın.
- Add the pasta to the boiling water.
Kaynayan suya biraz tuz koy.
- Put some salt into the boiling water.