Çocuklar yetişkinler gibi davranmak isterler.
- Children want to act like grown-ups.
Bir aktörmüş gibi davranmak istiyorum.
- I wish to pretend to be an actor.
Küresel ısınmanın insan eylemlerinin sonucu olduğunu düşünüyor musunuz?
- Do you believe global warming is the result of human actions?
Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
- The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.
Çabuk hareket etmek zorunda kaldım.
- I had to act quickly.
Hemen hareket etmek zorunda kaldım.
- I had to act at once.
Tom deniz evinin yasa dışı eylemler için kullanıldığını bilmediğini iddia etti.
- Tom claimed that he didn't know his beach house was being used for illegal activities.
Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.
- Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.
- Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
Derhal hareket etmen zorunludur.
- It is imperative for you to act at once.
O cesur görünüyor fakat o sadece bir davranış.
- He appears brave, but it's just an act.
Onun davranışları beni rahatsız ediyor.
- Her actions disturb me.
Newton'un üçüncü hareket kanununa göre her eylemin eşit ve zıt tepkisi vardır.
- According to Newton's Third Law of Motion Every action has an equal and opposite reaction.
İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.
- Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.
Dan hasta numarası yapmadı bile.
- Dan didn't even act sick.
Aslında, bunu bilmem gerekir. Bir dakika bekle, hatırlamama izin ver, Kesinlikle! Radyum elementinin atom numarası 88'dir
- Actually, I should know it. Wait a minute, let me remember. Exactly! The atomic number of radium is 88.
Aslında ameliyatı kim yaptı?
- Who actually performed the surgery?
Tom bir denizci rolü oynadı.
- Tom acted the part of a sailor.
Ben, yeni görevinde aktif bir rol alacağından eminim.
- I am sure you will take an active role in your new position.
Herkes onun büyük bir oyuncu olduğunu düşünmüyordu.
- Not everyone thought she was a great actress.
Onun yaklaşık yirmi yıldır bir oyuncu olduğu söyleniyor.
- She is said to have been an actress about twenty years ago.
Filmde oynamak ister misin?
- Do you want to act in a movie?
O, muhtemelen insanların gerçekten protesto yapmak yerine sadece boy göstermek için gösterilere gittiklerini kastediyordu.
- He probably meant that people go to demonstrations just to show up instead of actually protesting.
Henüz bir ev yapmak için aslında karar vermedim.
- I haven't actually decided to build a house yet.
Aktör perdenin arkasından çıktı.
- The actor came out from behind the curtain.
Bu oyunun üç perdesi vardır.
- This play has three acts.
Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
- The actor was on the stage for most of the play.
Bu belge aslında Tom tarafından yazıldı.
- This document was actually written by Tom.
İhracaat sınırları aşan ticari bir etkinliktir.
- Exporting is a commercial activity which transcends borders.
Favori yaz etkinliğin nedir?
- What's your favorite summer activity?
Jane öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü.
- Jane saw the students acting well on the stage.
O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu.
- He became the finest actor on the American stage.
Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
- All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
Derhal hareket etmen zorunludur.
- It is imperative for you to act at once.
Tom çok konuşan ve az iş yapan biridir.
- Tom is all talk and no action.
Ve böylelikle bugünlük işleri bitirdik.
- And with that we finish the activities for today.
Sami hayatını kurtarmak için harekete geçmek zorundaydı.
- Sami had to act to save his life.
Fadıl harekete geçmek zorunda olduğuna karar verdi.
- Fadil decided he had to act.
Which act did you prefer? The soloist or the band?.
He's been acting Shakespearean leads since he was twelve.
This group acts on the circle, so it can't be left-orderable!.
He acted the angry parent, but was secretly amused.
I started acting at the age of eleven in my local theatre.
The pivotal moment in the play was in the first scene of the second act.
He was caught in the act.
Gravitational force acts on heavy bodies.
He acted unconcerned so the others wouldn't worry.
If you don't act soon, you will be in trouble.