Önceden başardiğımız yarın başarabileceğimiz ve başarmak zorunda olduğumuz için bize ümit verir.
- What we've already achieved gives us hope for what we can and must achieve tomorrow.
Onu başarmak için kendini tehlikeye atmak zorunda kalacaksın.
- In order to achieve that, you'll have to take risks.
Elde etmek neredeyse imkânsızdır.
- It's almost impossible to achieve.
Harika bir şey elde etmek istiyorum.
- I want to achieve something great.
O bir atılımı gerçekleştirmek için yeteneğini berbat bir şekilde abarttı.
- He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
Onlar politik amaçlarına ulaşmak için sömürgeci güçlere yaranmaya çalışmaktadırlar.
- They are trying to cozy up to imperialist forces in order to achieve their political aims.
Mutluluğa ulaşmak zor.
- It's hard to achieve happiness.
Önceden başardiğımız yarın başarabileceğimiz ve başarmak zorunda olduğumuz için bize ümit verir.
- What we've already achieved gives us hope for what we can and must achieve tomorrow.
İşinde neyi başarmak istiyorsun?
- What do you want to achieve in your work?
Tom yapmak için başladığı işi başarmış gibi görünüyor.
- Tom appears to have achieved what he set out to do.
Tom ve Mary, yeni tekniği kullanarak dikkat çekici sonuçlar elde ettiler.
- Tom and Mary have achieved remarkable results using their new technique.
O, dikkate değer sonuçlar elde etti.
- She achieved remarkable results.