Çeşmenin önünde gitarıyla kendine eşlik eden genç bir kadın vardı.
- In front of the water fountain, there was a young woman accompanying herself on a guitar.
Bize eşlik etmek için buyurun.
- You're welcome to accompany us.
Annesinden kendisine eşlik etmesini rica etti.
- The girl begged her mother to accompany her.
Tom'a eşlik etmeni istiyorum.
- I'd like you to accompany Tom.
He was accompanied by two carts filled with wounded rebels.
... accompanying ...