Onun belgelere erişim hakkı vardı.
- He had access to the papers.
Benim onun kitaplığına erişimim var.
- I have access to his library.
Onların kütüphaneye giriş izinleri var.
- They have access to the library.
Bana kayıtlarına giriş izni verdi.
- She gave me access to her records.
Sami, Leyla'nın parasına erişmek istiyordu.
- Sami wanted to access Layla's money.
Tabii ki Başbakan'a erişmek zordur.
- Of course it's difficult to gain access to the Prime Minister.
Ben aksesuarlar olmadan çıplak hissediyorum.
- I feel naked without accessories.
Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
- Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
- Everyone has the right of equal access to public service in his country.
Kablo olmadan internete ulaşmak mümkündür.
- It is possible to access the Internet without a wire.
Uzak bilgisayarlarıma erişmek için sık sık SSH'ı kullanırım.
- I often use SSH to access my computers remotely.
Tüm öğrencilerin kütüphaneye erişimi var.
- All students have access to the library.
Polis yola girişi kısıtladı.
- The police restricted access to the road.
Piknik alanına kara yolu ile kolayca ulaşılabilir.
- The picnic area is easily accessible by road.