O olsaydı mutlaka heyecanlanırdık.
- We'd be absolutely thrilled if that happened.
Mutlaka Ferrara ve Ravenna'ya bir gezi yapmanı öneririm.
- I suggest you to go absolutely on a trip to Ferrara and Ravenna.
Aşağı baktım ve kesinlikle söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
- I looked down and had absolutely nothing to say.
Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.
- I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.
Mutlaka Ferrara ve Ravenna'ya bir gezi yapmanı öneririm.
- I suggest you to go absolutely on a trip to Ferrara and Ravenna.
O olsaydı mutlaka heyecanlanırdık.
- We'd be absolutely thrilled if that happened.
Tamamen reddediyorum.
- I refused absolutely.
Bu hikaye kulağa acayip gelebilir ama tamamen gerçektir.
- This story may sound strange, but it's absolutely true.
Tom mutlak bir dürüstlük insanıdır.
- Tom is a man of absolute sincerity.
Tom Mary'ye mutlak gerçeği söyledi.
- Tom told Mary the absolute truth.
Onun mutlak gücü var.
- He has absolute power.
Tom mutlak bir dürüstlük insanıdır.
- Tom is a man of absolute sincerity.
Söylentinin kesin bir yalan olduğunu kanıtlandı.
- The rumor proved to be an absolute lie.
Öyle yapmak kesinlikle imkansızdır.
- It is absolutely impossible to do so.
O katışıksız bir aptal.
- He's an absolute fool.
Tüm çalışanlarımdan mutlak sadakat istiyorum.
- I require absolute loyalty of my employees.
Diktatörün tüm yardımcıları ile ilgili mutlak sadakatı vardı.
- The dictator had the absolute loyalty of all his aides.
Hayır, kesinlikle hatalısın. Tom radikal değil muhafazakardır. Sadece liberalizmden nefret ediyor.
- No, you are absolutely wrong. Tom is not radical but conservative. He just hates liberalism.
Bu tam olarak aynı şey, sadece tamamen farklı.
- It is exactly the same thing, just absolutely different.
Her şekilde, kesinlikle mükemmelsin.
- You're absolutely perfect, in every way.
Dediğin şey tamamen saçmalıktır.
- What you said is absolute nonsense.
Daha fazla beklemek tam bir zaman kaybıdır.
- It's an absolute waste of time to wait any longer.
Philosophers differ in how they treat their Absolutes.
he more absolute the ruler, the more absolute the revolution will be which replaces him.
absolute beauty.
moral absolutes.
Absolute rights and duties are such as pertain to man in a state of nature as contradistinguished from relative rights and duties, or such as pertain to him in his social relations.
If you had asked me six months ago if I would ever be making out with Courtney McSweeney, I would have said no, absofuckinglutely not.
Theatre is marvellous, he says, absobloodylutely marvellous.
Lord Acton see: Wikiquote.
... MR. ROMNEY: Absolutely. ...
... and they accidentally cross-connect networks that are absolutely, positively not supposed ...