absolute, real, certain, obstinate

listen to the pronunciation of absolute, real, certain, obstinate
الإنجليزية - التركية

تعريف absolute, real, certain, obstinate في الإنجليزية التركية القاموس.

positive
pozitif

Tom Mary'nin hatalı olduğu hakkında pozitif. - Tom is positive that Mary is wrong.

Rönesans ile skolastik düşünce yerini pozitif düşünceye bırakmıştır. - With Renaissance, scholastic ideas gave place to positive ideas.

positive
faydalı
positive
(Matematik) artı nicelik
positive
zait
positive
(Matematik) sıfırdan büyük nicelik
positive
hastalık belirtisi gösteren
positive
emin

Tom Mary'nin sahip olduğu kameranın onunki olduğundan emindi ama değildi. - Tom was positive that the camera Mary had was his, but it wasn't.

Camı kıranın Tom olduğundan emin misin? - Are you positive it was Tom who broke the window?

positive
(isim) pozitif, olumlu derece, kesin şey, pozitif görüntü (film)
positive
elek

Pozitif elektrota katot adı verilir. - The positive electrode is called the cathode.

Pozitif atom çekirdekleri negatif elektronları çeker. - Positive atomic nuclei attract negative electrons.

positive
olumlu, artı
positive
{s} tam
positive
foto
positive
{s} mutlâk
positive
{s} belirgin
positive
sarih
positive
{s} kesin, mutlak: positive proof kesin delil
positive
vazıh
positive
{s} dogmatik
positive
{s} gerçek: a positive
الإنجليزية - الإنجليزية
{a} positive
absolute, real, certain, obstinate
المفضلات