تعريف absolute في الإنجليزية التركية القاموس.
- mutlak
Tüm çalışanlarımdan mutlak sadakat istiyorum.
- I require absolute loyalty of my employees.
Tom mutlak bir dürüstlük insanıdır.
- Tom is a man of absolute sincerity.
- {s} mutlâk
Tüm çalışanlarımdan mutlak sadakat istiyorum.
- I require absolute loyalty of my employees.
Diktatörün tüm yardımcıları ile ilgili mutlak sadakatı vardı.
- The dictator had the absolute loyalty of all his aides.
- {s} salt
- {s} tam, eksiksiz: His trust in them was absolute. Onlara olan güveni tamdı
- {s} kesin
Aşağı baktım ve kesinlikle söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
- I looked down and had absolutely nothing to say.
Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.
- I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.
- {s} tam
Daha fazla beklemek tam bir zaman kaybıdır.
- It's an absolute waste of time to wait any longer.
Dediğin şey tamamen saçmalıktır.
- What you said is absolute nonsense.
- {s} sınırsız
- {s} pol. mutlak, saltık, sınırsız: absolute monarchy mutlak
- {s} katışıksız
O katışıksız bir aptal.
- He's an absolute fool.
- (Dilbilim) yalın
- absolit
- düzey
- (Tıp) absolut
- (Felsefe) koşulsuz
- (Felsefe) göreli olmayan
- muhakkak
- tüm
Diktatörün tüm yardımcıları ile ilgili mutlak sadakatı vardı.
- The dictator had the absolute loyalty of all his aides.
Tüm gün katiyen bir şey yemedim.
- I ate absolutely nothing the whole day.
- {s} kayıtsız şartsız
- sonsuz
- mükemmel
Her şekilde, kesinlikle mükemmelsin.
- You're absolutely perfect, in every way.
- müstakil
- katıksız
- saf
- saltık
- (Askeri) MUTLAK; KATİ; KESİN; TAM
- gram soyut
- ki
- mücerret
- kâmil
- sisel değer ölçülerine bağlı olmayan absolute ceiling hav azami yükseliş haddi absolute pitch bir notanın frekansı
- (Tıp) a) Mutlak, saf, susuz, b) Tam, esas, sınırsız, bağımsız
- bir sesin pe
- nihayetsiz
- sade
Hayır, kesinlikle hatalısın. Tom radikal değil muhafazakardır. Sadece liberalizmden nefret ediyor.
- No, you are absolutely wrong. Tom is not radical but conservative. He just hates liberalism.
Bu tam olarak aynı şey, sadece tamamen farklı.
- It is exactly the same thing, just absolutely different.
- toplam miktar
- absolutely
- mutlâka
Şimdi İtalya'da olduğuna göre mutlaka Napoli'yi görmelisin.
- Now that you are in Italy, you must absolutely see Naples.
Mutlaka Ferrara ve Ravenna'ya bir gezi yapmanı öneririm.
- I suggest you to go absolutely on a trip to Ferrara and Ravenna.
- absolutely
- kesinlikle
Aşağı baktım ve kesinlikle söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
- I looked down and had absolutely nothing to say.
Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.
- I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.
- absolute accuracy
- (Havacılık) kesin doğruluk
- absolute age
- (Pisikoloji, Ruhbilim) mutlak yaş
- absolute altimeter
- (Askeri) mutlak altimetre
- absolute assembler
- (Bilgisayar) mutlak
- absolute assembler
- (Bilgisayar) çevirici
- absolute ceiling
- (Askeri) en yüksek tavan
- absolute ceiling
- (Askeri) son tavan
- absolute ceiling
- (Askeri) azami tavan
- absolute code
- (Bilgisayar,Teknik) makine dilindeki kod
- absolute dud
- (Askeri) patlamayan bomba
- absolute entropy
- (Otomotiv) mutlak entropi
- absolute filter
- (Askeri) mutlak filtre
- absolute humidity
- (Tekstil) havanın mutlak nemi
- absolute humidity
- (Tekstil) mutlak rutubet
- absolute humidity
- (Tekstil) mutlak nem oranı
- absolute instruction
- makine dilindeki komut
- absolute instruction
- mutlak komut
- absolute knowledge
- mutlak bilgi
- absolute liability
- mutlak sorumluluk
- absolute magnitude
- mutlak büyüklük
- absolute maximum
- (Matematik) mutlak maksimum
- absolute minimum
- (Matematik) mutlak minimum
- absolute minority
- (Politika, Siyaset) mutlak azınlık
- absolute poverty
- (Politika, Siyaset,Ticaret) mutlak yoksulluk
- absolute risk
- (Pisikoloji, Ruhbilim) mutlak risk
- absolute volume
- (İnşaat) mutlak hacim
- absolute accommodation
- bir gözün diğerinden bağımsız yaptığı tam uyum
- absolute address
- mutlak adres
- absolute adjustment
- tam uyum
- absolute alcohol
- saf alkol
- absolute alcohol
- mutlak alkol
- absolute ceiling
- azami yükseliş seviyesi
- absolute ceiling
- azami yükseliş haddi
- absolute deviation
- mutlak sapma
- absolute forest land
- yalnız ağaç dikimine uygun arazi
- absolute frequency
- maksimum frekans
- absolute humidity
- mutlak nem
- absolute loader
- salt yükleyici
- absolute majority
- salt çoğunluk
- absolute monarchy
- kayıtsız şartsız monarşi
- absolute nonsense
- tam bir saçmalık
- absolute pitch
- nota frekansı
- absolute power output
- mutlak güç çıktısı
- absolute scale
- mutlak ölçü
- absolute temperature
- mutlak sıcaklık
- absolute unit
- saltık birim
- absolute unit
- mutlak birim
- absolute value
- mutlak değer
- absolute zero
- mutlak sıfır
Mutlak sıfır, mümkün olan en düşük sıcaklıktır.
- Absolute zero is the lowest possible temperature.
- absolute zero
- mutlak sıfır noktası
- absolute pressure
- (Gıda,Matbaacılık, Basımcılık,Teknik) mutlak basınç
- absolute pressure
- mutlak basinc
- absolute atomic weight
- atom ağırlığı
- absolute coding
- mutlak kodlama
- absolute constant
- Mutlak sabit
- absolute density
- mutlak yoğunluk
- absolute discretion
- mutlak takdir
- absolute electrometer
- mutlak elektrometre, saltık elektrikölçer
- absolute file
- mutlak dosya
- absolute filter
- (Mühendislik) Belirli bir mikron büyüklüğün üzerindeki parçacıkların tamamını tutan filtre
- absolute humidity
- mutlak nem, saltık nem
- absolute love
- mutlak sevgi
- absolute mess
- mutlak karışıklık
- absolute monarchies
- Mutlak monarşiler
- absolute monarchy
- (Politika Siyaset) Salt monarşi
- absolute monarchy
- Mutlakıyet
- absolute monarchy
- mutlak monarşi
- absolute norm
- Mutlak norm
- absolute permittivity
- mutlak geçirgenlik
- absolute potential
- mutlak potansiyel
- absolute pressure
- (Mühendislik) bir akışkanın mükemmel vakuma göre, her hangi bir noktasında bulunan basınç
- absolute pressure
- (Mühendislik) ölçü aracından (manometre) okunan değere 1 atm eklenerek elde edilen basınç
- absolute pressure
- (Mühendislik) referans basıncının mutlak sıfır olması durumundaki basınç değeri
- absolute pressure gauge
- mutlak manometre
- absolute right
- mutlak doğru
- absolute roughness
- (Mühendislik) Bir borunun iç yüzeyindeki mikroskopik pürüzlülüklerin ortalama derinliği; mutlak pürüzlülük
- absolute ruler
- mutlak hükümdar
- absolute storage address
- mutlak depolama adresi
- absolute temperature scale
- (Mühendislik) Kelvin ölçeği olarak bilinen, Lord Kelvin'in termodinamik ıskalası ile ölçeklendirilen sıcaklık dereceleri; diğer tüm sıcaklık ölçekleri bu ölçeğe göre derecelendirilir; Kelvin ölçeklendirmesi, ideal gaz molekülünün ortalama kinetik enerjisi temeline dayanır; mutlak ölçeklendirmede sıfır noktası, gazdaki moleküler hareketin olmadığı sıcaklıktır; bu sıcaklık ölçeklendirmesine göre, donma noktası -273, kaynama noktası ise +273 derece Kelvin'dir; doğada ideal gaz bulmak mümkün olmadığından, pratikte bu derecelendirmeler hidrojen, helyum, argon, oksijen ve nitrojen gibi gazlarla yapılır ve Kelvin ölçeği genellikle fizik bilimleri ve dinamik meteorolojide kullanılır
- absolute threshold
- (Tıp, İlaç) Mutlak eşik
- absolute truth
- mutlak gerçeği
- absolute unit
- mutlak birim, saltık birim
- absolute value
- gerçel bir sayının işaretine bakılmaksızın sahip olduğu sayısal değeridir
- absolute value function
- Mutlak değer fonksiyonu
- absolute ventilation efficiency
- (Mühendislik) Maksimum havalandırma verimi; bir havalandırma işleminin ortamdaki kirliliği azaltma düzeyi yada yetkinliği
- absolute viscosity
- mutlak viskozite, saltık akışmazlık
- absolute adjective
- (Dilbilim) yalın sıfat
- absolute alcohol
- saf ispirto
- absolute alcohol
- arı alkol
- absolute altimeter
- (Askeri) MUTLAK ALTİMETRE: Bir kara parçası üzerindeki bir hava aracının gerçek dikey yüksekliğini ölçmek üzere tasarlanmış telsiz veya benzeri cihaz
- absolute altitude
- (Askeri) MUTLAK YÜKSEKLİK; MUTLAK İRTİFA: Bir hava aracının üzerinde uçtuğu yüzeyden veya yeryüzünden yüksekliği. Ayrıca bakınız: "altitude"
- absolute authority
- mutlak otorite
- absolute bliss
- (Tıp) mutlak mutluluk
- absolute bliss
- (Pisikoloji, Ruhbilim) mutlak şefaat
- absolute blockade
- (Askeri) mutlak abluka
- absolute case
- (Dilbilim) yalın durum
- absolute ceiling
- (Askeri) SON TAVAN, AZAMİ TAVAN, (EN YÜKSEK TAVAN): Bir tayyarenin, standart hava şartları altında düz uçuş yapabileceği, deniz seviyesinden en yüksek irtifa; azami yükseliş haddi
- absolute chronology
- mutlak kronoloji
- absolute coil
- (Nükleer Bilimler) mutlak bobin
- absolute colorimetric is default for proofing
- Varsayılan Kesin Renkölçer
- absolute colorimetric is default for proofing
- Sağlama Denetimi
- absolute counting
- (Nükleer Bilimler) mutlak sayım
- absolute density
- salt yoğunluk
- absolute deviation
- (Askeri) MUTLAK İNHİRAF, KESİN SAPMA: Hedefin ortasıyla merminin vurduğu veya patladığı nokta arasındaki en kısa mesafe
- absolute device
- mutlak aygıt
- absolute dryness of the yarn
- (Tekstil) elyafın mutlak kuru ağırlığı
- absolute dud
- (Askeri) PATLAMAYAN BOMBA: Bir hedefe atıldığında veya ulaştığında patlamayan nükleer silah
- absolute error
- (Bilgisayar,Teknik) mutlak hata
- absolute error
- (Askeri) MUTLAK HATA: Bir grup halindeki atımların vuruş noktaları veya paralanma merkeziyle, bu grup içinden bir atımın vuruş noktası veya paralanma noktası arasındaki en kısa mesafe
- absolute error
- (Bilgisayar) salt hata
- absolute error of measurement
- mutlak olcum hatasi
- absolute fact
- salt gerçek
- absolute filter
- (Askeri) MUTLAK FİLTRE: Belirtilen mikron büyüklüğünden daha büyük katı parçacıkları %100 tutan filtre
- absolute form
- (Dilbilim) yalın biçim
- absolute height
- (Mimarlık) rakım mutlak yükseklik
- absolute instruction
- makina dilindeki komut, mutlak komut
- absolute instrument
- mutlak ölçü aleti
- absolute interest
- (Kanun) tam ve sınırsız mülkiyet
- absolute links
- (Bilgisayar) mutlak bağlantılar
- absolute links
- (Bilgisayar) mutlak bağlaçlar
- absolute monarchy
- (Politika, Siyaset) mutlak monarşim
- absolute monopoly
- (Ticaret) mutlak tekel
- absolute motion
- (Fizik) mutlak hareket
- absolute obedience
- (Askeri) Mutlak itaat
- absolute owner
- (Kanun) asli zilyet
- absolute paths
- salt yörünge
- absolute paths
- mutlak yörünge
- absolute permeability
- mutlak geçirimlilik
- absolute porosity
- (Jeoloji) mutlak porozite
- absolute positioned object
- mutlak konumlu nesne
- absolute positioning
- mutlak konumlama
- absolute precision
- mutlak kesinlik
- absolute price
- mutlak fiyat
- absolute priority
- mutlak öncelik
- absolute quarantine
- (Askeri) TAM KARANTİNA; MUTLAK TECRİT: Bulaşıcı bir hastalık taşıyan insan veya hayvanların tecrit edilmeleri veya bulaşıcı hastalığa tutulmuş şahısları ihtiva eden bir teşkilin, diğer birlik ve şahıslarla temas ettirilmemesi. Bu şekil tecritte bütün işler ve temaslar kesilir; kısmi tecritte ise, bazı işler, bazı sınırlamalar dahilinde devam eder. Ayrıca bakınız: "working quarantine"
- absolute quarantine
- karantina
- absolute readout
- (Nükleer Bilimler) mutlak okuma
- absolute reality
- mutlak gerçeklik
- absolute record
- (Bilgisayar) mutlak kaydet
- absolute reference
- Mutlak referans
- absolute rotary encoder
- (Tekstil) mutlak değerli döner sensör
- absolute share
- (Ticaret) mutlak pay
- absolute signal
- (Nükleer Bilimler) mutlak sinyal
- absolute stability of a system
- bir dizgenin mutlak kararliligi
- absolute system
- (Nükleer Bilimler) mutlak sistem
- absolute system of electrical units
- elektrik birimlerinin mutlak sistemi
- absolute title
- (Ticaret) mutlak mülkiyet hakkı
- absolute units
- (Fizik) temel kütle
- absolute unity
- (Fizik) saltık birim
- absolute unity
- (Fizik) mutlak birim
- absolute vacuum
- salt boşluk
- absolute value
- (Matematik) karmaşık sayının modülü
- absolute value
- salt değer
- absolute weight
- (Kimya) mutlak tartı
- absolute zero
- (Askeri) MUTLAK SIFIR: Her türlü termik etki veya sıcaklık etkisinin ortadan kalktığı teorik hava sıcaklığı; ortalama -273.16°C, -459.69°F, 0°K ve 0°R; ısıda mutlak sıfır noktası (-273°C)
- absolute zero
- saltık sıfır
- absolute zero
- mutlâk sıfır noktası ( 273 c)
- absolutely
- mutlak
Şimdi İtalya'da olduğuna göre mutlaka Napoli'yi görmelisin.
- Now that you are in Italy, you must absolutely see Naples.
Mutlaka Ferrara ve Ravenna'ya bir gezi yapmanı öneririm.
- I suggest you to go absolutely on a trip to Ferrara and Ravenna.
- absolutely
- bayağı
- absolutely
- tamamıyla (cevap olarak)
- absolutely
- illa
- absolutely
- mutlak surette
- absolutely
- tamamıyla
- absolutely
- namusluluk
- absolutely
- (Kanun) kesin olarak
- absolutely
- kesinlikle (cevap olarak)
- absolutely
- mutlaka (cevap olarak)
- absoluteness
- kesinlik
- be absolute
- kesin olmak
- absolutely
- tamamen
Bu tamamen gereksizdi.
- That was absolutely unnecessary.
Tamamen reddediyorum.
- I refused absolutely.
- absolutely
- tümüyle
- absoluteness
- mutlakiyet
- absolutely
- kesenkes
- the absolute
- mutlak
Ona mutlak hakikat dışında hiçbir şey söyleme.
- Don't tell her anything except the absolute truth.
Diktatörün tüm yardımcıları ile ilgili mutlak sadakatı vardı.
- The dictator had the absolute loyalty of all his aides.
- absolutely
- (äb'sılutli) (nitelediği sözcükten önce gelince) çok, bayağı: You're absolutely right! Çok haklısın! We're absolutely famished! Çok
- absolutely
- elbette
- absolutely
- muhakkak
- absoluteness
- mutlakıyet
- the Absolute
- saltlık
- the Absolute
- kesinlik