Tom sakin kalmaya çalıştı.
- Tom tried to stay composed.
Tüm yaşam kimyaya dayalıdır ve yaşayan her şey kimyasal bileşiklerden oluşur.
- All life is based on chemistry and all living things are composed of chemical compounds.
Ekonomistler 2060 yılı civarında, Avrupa ve Kuzey Amerika'dan oluşan sözde Batı dünyasının küresel ekonomideki egemen konumunu kaybedeceğini tahmin ediyorlar.
- Economists predict that around the year 2060, the so-called Western world, composed of Europe and North America, will lose their dominant position in the global economy.
Jüpiter esas olarak hidrojen ve helyumdan oluşan bir gezegendir.
- Jupiter is a planet principally composed of hydrogen and helium.
Bir su molekülü üç atomdan oluşur: iki hidrojen ve bir oksijen.
- A water molecule is composed by three atoms: two hydrogen and one oxygen.
Ders iki bölümden oluşuyor; biri teorik, diğeri pratik.
- The lecture is composed by two parts, one theoretical, the other practical.
Onun kovulması için hiçbir sebep yok.
- There is no reason why he should be dismissed.
O erkeklerin çoğunu işten kovdu.
- He dismissed most of his men.
Birleşik Devletler 50 eyaletten oluşmuştur.
- The United States is composed of 50 states.
Köpeği yere koymak zorundaydık.
- We had to put down the dog.