Gezilerinde çok bagaj taşımaz.
- He doesn't carry much baggage on his trips.
Ben bir parça bagaj satın aldım.
- I bought a piece of baggage.
Kadın bir portakal yiyor.
- The woman eats an orange.
Kadını nerede gördün?
- Where did you see the woman?
Sanırım, o kadın onun karısıdır.
- That woman is his wife, I think.
İş yerindeki adamların karının seni başka bir kadın için terk ettiğini duyuncaya kadar bekle.
- Wait till the guys at work hear that your wife left you for another woman.
Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
- It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
Şu kadını görüyor musun? O benim eşim.
- Do you see that woman? She's my wife.
Łazarz'nın çocukları, anneleri Felicja'nın dünyadaki en güzel bayan olduğunu düşünüyorlar.
- Children of Łazarz think their mother Felicja is the most beautiful woman in the world.
Polonyalı bir bayanla evlendim.
- I am married to a Polish woman.
Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
- It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
Ev kadınların dünyasıdır, dünya erkeklerin evidir.
- The home is the woman's world, the world is the man's home.
Yanında çok valiz aldı.
- She took a lot of baggage with her.
Benim yalnızca bu valizim var.
- I only have this baggage.
DA: You faggot, you; don't let on you don't know.
... SANJAY SALIL: Shall we let the woman go first? ...
... One woman said I need to move to Santa Fe. ...