Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
- Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
Gençken yeni bir dil öğrenmek daha kolay.
- It's easier to learn a new language when you are young.
Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
- The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.
Gençler yaşlılara saygı göstermeliler.
- The young should respect the old.
Senin hikâyen bana gençlik günlerimi hatırlattı.
- Your story reminded me of my younger days.
Gençlik günlerimde, ben de onu düşündüm.
- I thought that as well, in my younger days.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- John is not as old as Bill; he is much younger.
O genç ama deneyimli.
- He is young, but experienced.
Sıcak havalarda sadece erkek yavru doğuran timsahın da doğuracak dişiler olmayacağı için nesli tükenebilir.
- The crocodile, which produces only male young in hotter weather, might die out too because there will be no females to breed.
Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine balıklar yumurtalarını terk eder.
- Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.
Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
- Lucy's mother told her to take care of her younger sister.
O, benden beş yaş küçük.
- He is five years younger than me.