O demetlerin içine ince dallar bağladı.
- He tied the twigs into bundles.
O bıçak ile ağaçtan ince bir dal kesti.
- He cut a twig from the tree with his knife.
Bir dal çatırtısı duydum.
- I heard a twig crack.
Banliyölerde caddeler kıvrımlı ve dardır.
- Streets are often twisted and narrow in the suburbs.
O gerçekten bükülmüş.
- That's really twisted.
Tom Mary'nin kolunu büktü ve o hayır kurumumuza biraz para bağışlamayı kabul etti.
- Tom twisted Mary's arm and she agreed to donate some money to our charity.
Ağacın pek çok sürgünleri ve dalları vardır.
- The tree has too many twigs and branches.
Kolumu kıvırmayı bırak!
- Stop twisting my arm!
He hasn't 'twigged' that we're planning a surprise party for him.