Hakikatı bilmek istiyorum.
- I want to know the truth.
Hakikat karşısında galip gelemezsin.
- You can't win against the truth.
Gerçek onlara söyleniliyormuydu?
- Were they being told the truth?
Sonunda gerçek bizim tarafımızdan öğrenildi.
- At last, the truth became known to us.
Bunda doğruluk payı olabilir.
- There may be some truth to this.
Doğruluk mu cesaret mi oynayalım.
- Let's play truth or dare.
Tüm yapmanız gereken doğruyu söylemektir.
- All you have to do is to tell the truth.
Doğruyu söylemek gerekirse, ben senin baban değilim.
- To tell the truth, I am not your father.
Ona hakikati söyletmekte başarılı oldu.
- She succeeded in getting him to tell the truth.
Rüyalar hakikati söyler.
- Dreams tell the truth.
Birçok gerçekler ama yalnızca tek gerçeklik vardır.
- There are many truths, but only one reality.
Gerçeklik ve gerçek arasındaki fark nedir?
- What is the difference between reality and truth?
Doğruyu söylemek gerekirse, onu gerçekten sevmiyorum.
- To tell the truth, I don't really like him.
Tom gerçekten gerçeği Mary'ye söylemeli.
- Tom really needs to tell Mary the truth.
There was some truth in his statement that he had no other choice.
Truth to one's own feelings is all-important in life.
Hunger and jealousy are just eternal truths of human existence.
Alcoholism and redemption led me finally to truth.
I'm sure that's true.
- I'm sure that is the truth.
... But the truth is, I look exactly like I look right now. ...
... a rented car. And it captures an important truth that when people own things, when people ...