a thing that has physical existence

listen to the pronunciation of a thing that has physical existence
الإنجليزية - التركية

تعريف a thing that has physical existence في الإنجليزية التركية القاموس.

object
itiraz etmek

Amacım önerine itiraz etmek değil. - I don't mean to object to your proposal.

object
{f} karşı çıkmak
object
{i} gaye
object
{i} amaç

Erkekler amaçlarına ulaştı. - The men achieved their objectives.

object
{i} cisim

Gökyüzündeki garip cisim çıplak gözle görülebilirdi. - The strange object in the sky could be seen with the unaided eye.

Yolda duran garip bir cisim buldum. - I found a strange object lying on the road.

object
{i} nesne

Nesneyi tarif edebilir misiniz? - Can you describe the object?

Nesnenin yüzeyi oldukça pürüzlü. - The surface of the object is fairly rough.

object
(Tıp) Görülebilen veya dokunulabilen herhangi bir şey, madde, cisim
object
(Tıp) Üzerinde psikoanaliz yapılan kişi, obje
object
nesne,v.karşı ol: n.nesne
object
mahzur görmek
object
(Tıp) Herhangi bir fikir veya hareketin yöneldiği amaç, hedef
object
matah
object
karşı olmak
object
{i} cins adam
object
{i} şey

Aslında beni hiç sevmiyorsun. Tek önem verdiğin şey matematik! Ne münasebet, seni seviyorum! Kanıtla! Peki. Sevdiğim şeyler A kümesi olsun... - You don't really love me at all. You only care about your math stuff! Not at all, I do love you! Prove it! Okay. Let A be the set of the objects I love...

Dehşet veren bir şeydi. - It was an object of terror.

object
(isim) obje, nesne, cisim, gaye, şey, amaç, hedef, cins adam
object
(fiil) itiraz etmek, karşı çıkmak, razı olmamak, itirazı olmak
object
nişan
object
{f} (to) (-e) itiraz etmek, (-e) karşı çıkmak
object
object at issue anlaşmazlık konusu
الإنجليزية - الإنجليزية
object
a thing that has physical existence

    الواصلة

    a thing that has phys·i·cal ex·ist·ence

    التركية النطق

    ı thîng dhıt hız fîzîkıl egzîstıns

    النطق

    /ə ˈᴛʜəɴɢ ᴛʜət həz ˈfəzəkəl egˈzəstəns/ /ə ˈθɪŋ ðət həz ˈfɪzɪkəl ɛɡˈzɪstəns/
المفضلات