Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

a sudden thrust or stab; a jab

listen to the pronunciation of a sudden thrust or stab; a jab
الإنجليزية - التركية

تعريف a sudden thrust or stab; a jab في الإنجليزية التركية القاموس.

job
görev

Benim görevim donuk ve sıkıcı. - My job is dull and boring.

İşi bitirmek sizin göreviniz. - It's your duty to finish the job.

job

Ann, bir iş bulamıyor. - Ann can't find a job.

Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor. - You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.

job
{i} meslek

Ben meslek hakkında buradayım. - I'm here about the job.

Biri eğitimle mesleki eğitimi karıştırmamalı. - One should not confuse education with job training.

job
vazife
job
işyeri

Benim işyeri ile iyi bir iş yaparım. - I do a good job with my work.

Tom işini seven mutlu bir adam ve işyeri hakkında iyi hissediyor. - Tom is a happy guy who likes his job and feels good about his workplace.

job
yapılması güç şey
job
{f} kiralamak
job
hileli iş
job
dalavere
job
{f} zimmetine geçirmek
job
(isim) tip, meslek, estetik ameliyat, iş, suç, kârlı iş, alet, görev
job
zorluk

Tom işini bırakması gerektiği konusunda Mary'yi ikna etmekte zorluk yaşadı. - Tom had difficulty convincing Mary that she should quit her job.

Tom, Mary'yi işinden ayrılmaya ikna etmekte zorluk yaşadı. - Tom had difficulty convincing Mary to quit her job.

job
(fiil) iş yapmak, ufak tefek işler yapmak, komişyonculuk yapmak, kiraya vermek, kiralamak, zimmetine geçirmek, görevi kötüye kullanmak, işe yerleştirmek
job
{f} iş yapmak

İyi bir iş yapmak istiyorsanız acele etmeyin. - If you want to do a good job, don't rush through it.

Herkes komik roller oynamanın diğerlerinden daha zor olduğunu iddia ediyor fakat bu hiç doğru değil. Herhangi bir alanda, iyi bir iş yapmak her zaman zordur. - Everyone claims that it's harder to play comic roles than others, but that's not true at all. Doing a good job is always difficult, in any area.

job
job printer ufak şeyler matbaacısı
job
{i} iş, görev, vazife, memuriyet
job
{i} tip
الإنجليزية - الإنجليزية
job