Japonya ham maddelerinin çoğunu ithal etmek zorunda.
- Japan has to import most of its raw materials.
Japonya ham madde açısından ithalata bağımlıdır.
- Japan depends on imports for raw materials.
Bir kitap için materyal topluyor.
- She is collecting material for a book.
Mary bir materyalisttir.
- Mary is a materialist.
Bu malzeme bir elbise için uygun değildir.
- This material is not suitable for a dress.
Bu malzeme kolayca esner.
- This material stretches easily.
Ben maddi kazançlarla ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in material gains.
Herkesin yarattığı, her türlü bilim, edebiyat veya sanat eserlerinden mütevellit manevi ve maddi menfaatlerin korunmasına hakkı vardır.
- Everyone has the right to the protection of the moral and material interests resulting from any scientific, literary or artistic production of which he is the author.
Antik dönem Gnostikleri maddesel dünyanın içkin olarak kötücül olduğuna inanıyorlardı.
- The ancient Gnostics believed that this material world was innately malevolent.
İlk temastan sonra, insanlığın maddesel ve ruhsal gelişimi ilerledi.
- After First Contact, the material and spiritual development of humanity flourished.
Senin gerçekliğe bakışın fazla maddeci.
- Your view of reality is too materialistic.
Maddeci olduğumu sanmıyorum.
- I don't think I'm materialistic.