Dere çok hızlı değil.
- The stream is not very swift.
Tom ve Mary çadırlarını dere kenarında kurdu.
- Tom and Mary pitched their tent near the stream.
Tom akarsuyu birkaç kilometre izledi.
- Tom followed the stream for a couple of kilometers.
Bir akarsu bulduk ve biraz yüzdük.
- We found a stream and swam a little bit.
Tekne akıntıyla sürüklendi.
- The boat drifted down the stream.
Bu hızlı akıntıda yüzmek tehlikeli olmalı.
- It must be dangerous to swim in this rapid stream.
Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
- The man was ashamed of being born poor.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Benim doğum günüm 12 Haziran. Magdalena, benimle aynı günde ve yılda doğdu.
- My birthday is June 12. Magdalena was born on the same day and year as me.
Şubat ayında doğanlar diğer aylarda doğanlardan ayın daha yüksek yüzdesini doğum günlerini kutlayarak harcarlar.
- People born in February get to spend a higher percentage of the month celebrating their birthdays than those born in other months.
Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
- The man was ashamed of being born poor.
Babam, ben doğmadan önce öldü.
- My dad died before I was born.
Savaşın bittiği yıl doğmuşum.
- The year the war ended, I was born.
Japonya'da doğmuş olmayı tercih ederdim.
- I would rather have been born in Japan.
Tom doğuştan sanatçı.
- Tom is a born artist.
Kent doğuştan liderdir.
- Kent is a born leader.
Bu yeni fikirlerin bir akışını getiren bir şeydi.
- It was something which brought a stream of new ideas.
Tanaka öğretim tarihinin akışına aykırıdır.
- Tanaka's teaching goes against the stream of history.
Bir dere göle akmaktadır.
- A stream flows into the lake.
All of the bright kids went into the A stream, but I was in the B stream.
... that core stream experience on mobile absolutely rocks. ...
... movies from Android Market and instantly stream them via the cloud to their computers or to ...