Bunlar gerçeklerdir. Onlar hakkında sıkı düşünün!
- These are the facts. Think hard about them!
Gerçekler uzun yıllar boyunca açıklanmadı.
- The facts did not become public for many years.
Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
- A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
Olay hakkındaki tüm gerçekler bilinene kadar bekleyin.
- Wait until all the facts in the case are known.
O kitap, olgusal hatalarla doludur.
- That book is full of factual errors.
Bir kaynak olmadan olgusal ifadeler üretmeyin.
- Don't make factual statements without a source.
Size gerçeklerle ilgili bilgi verdi mi?
- Did he acquaint you with the facts?
Mary bilgisayarında çalışıyor gibi davrandı ama aslında o, konuşmaya kulak misafiriydi.
- Mary pretended to be working on her computer, but in fact she was eavesdropping on the conversation.