Tenis kortu yanında bir çeşme var.
- There's a drinking fountain by the tennis court.
Genç bir kadın çeşmenin önünde şarkı söyleyip gitar çalıyordu.
- A young woman was singing and playing the guitar in front of the fountain.
Nihayet, Japonya'nın bu bölümüne bahar geldi.
- At last, spring has come to this part of Japan.
Önümüzdeki bahar Hawaii'ye gitmek istiyorum.
- Next spring I want to go to Hawaii.
İlkbaharı sonbahara tercih ederim.
- I prefer spring to autumn.
İlkbaharı sonbahara tercih ederim.
- I prefer spring to fall.
Kaynaktan gelen suyu çok saf.
- The water from the spring is very pure.
Mary sadece kaynak suyuyla yıkama yapar.
- Mary only washes in spring water.
Şimdi çocuk zaten pınara düştü.
- Now the child has already fallen in the fountain.
Dolmakalemle yazmayı severim.
- I like writing with a fountain pen.
Yanınızda bir dolmakaleminiz var mı?
- Do you have a fountain pen with you?
Pınarda susuzluklarını giderdiler.
- They satisfied their thirst at the spring.
Aslında bir pınar vardı, ama kurumuştu.
- There was a spring indeed, but it was dry.
Baharın gelişini dört gözle bekliyorum.
- I'm looking forward to the return of spring.
Bu fikir seks hakkında daha fazla tartışmalar için bir sıçrama tahtasıydı.
- That idea was a springboard for further discussions about sex.
İngilizcede sigara böreğine neden bahar sarması dendiğini biliyor musun?
- Do you know why spring rolls are called spring rolls?
Bu fikir seks hakkında daha fazla tartışmalar için bir sıçrama tahtasıydı.
- That idea was a springboard for further discussions about sex.
Son bahar tatilim sırasında yurt dışındaki gezi masraflarımı ödemek için bir restoranda iş buldum.
- During my last spring vacation I took a job in a restaurant to help pay the costs of my trip abroad.
discover, at least in some degree, the secret springs and principles, by which the human mind is actuated in its operations?.
... And Google Reader is an example of spring cleaning. ...
... however in the spring in the fall ...