a solution; an explanation

listen to the pronunciation of a solution; an explanation
الإنجليزية - التركية

تعريف a solution; an explanation في الإنجليزية التركية القاموس.

solve
{f} çözmek

O, sorunu çözmek için çalıştı, ama şansı yoktu. - He tried to solve the problem, but had no luck.

John sorunu çözmek için boşuna uğraştı. - John tried in vain to solve the problem.

solve
{f} halletmek

Bir şeyi halletmek için en iyi metot bazen en basitidir. - The best way to solve a problem is sometimes the simplest.

Bu sorunu halletmek zor. - It is difficult to solve this problem.

solve
{f} çözümlemek
solve
çözüme kavuşturmak
solve
çözümleme
solve
çözme

Çözmesi zor bir problemdi. - It was a problem difficult to solve.

Çözmesi zor bir problemdi. - It was a difficult problem to solve.

solve
içinden çıkmak
solve
çözüme ulaştırmak
solve
çöz

Bu benim çözemeyeceğim kadar çok zor bir problem. - This is too hard a problem for me to solve.

Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak. - These problems will be solved in the near future.

solve
erir
solve
{f} çözüm bulmak
solve
(Askeri) HABER ÇÖZMEK, KRİPTANALİZE ETMEK: Kapalı haberdeki açık metni kriptanaliz işlemi ile bulmak, analize anahtarları ve bunların tatbik esaslarını çözmek
solve
{f} aydınlatmak
solve
cevabını bulmak
solve
çözülür

Çoğu problem gibi bu da sonunda çözülür, sanırım. - Like most problems, this will eventually be solved, I think.

Eğer kendi kendine yetmeyi vergiye tâbi yapmış olsalar, tüm ekonomik sorunlar çözülürdü. - All economic problems would be solved, if they made complacency taxable.

solve
solvability çözülebilirlik
الإنجليزية - الإنجليزية
solve
a solution; an explanation
المفضلات