Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
- I didn't mean to give you that impression.
Amerika izleniminiz nedir?
- What is your impression of America?
İzlenimin nedir, doktor?
- What's your impression, doctor?
O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.
- He made a favorable impression on his bank manager.
O iyi bir etki yaptı.
- He made a good impression.
O zamanlar genç ve kolay etkilenendim.
- I was young and impressionable at that time.
Doğruyu söylemediğin kanısındayım.
- I get the impression that you aren't telling the truth.