Fransa'nın kalecisi yere daldı ve Ronaldo'nun atışını kurtardı.
- The goalkeeper for France dived to the ground and saved Ronaldo’s shot.
Hiç böyle bir atış görmedim.
- I've never seen a shot like that.
O şimdiye kadar gördüğüm en kötü vesikalık fotoğraf.
- That's the worst mug shot I've ever seen.
Tom bir fırt içki içti.
- Tom drank a shot of whiskey.
Geziye gitmeden önce bazı çekimlere ihtiyacım var.
- I need some shots before I go on my trip.
Tom büyük bir çekim avukatıydı.
- Tom used to be a big shot lawyer.
Doktor bana iğne yaptı.
- The doctor gave me a shot.
Hemşire bana bir iğne yaptı.
- The nurse gave me a shot.
Vurulmaktansa asılmayı tercih ederim.
- I'd rather be hanged than shot.
Tom vurulmak üzereydi ama o bunu bilmiyordu.
- Tom was about to be shot, but he didn't know it.
Onlar düşman tarafından vurulma riskini göze almaya hazırdılar.
- They were ready to run the risk of being shot by the enemy.
Onu vuran adam Sirhan Bişara Sirhandı.
- The man who shot him was Sirhan Bishara Sirhan.
Avcılardan biri vuruldu ve hastaneye götürülmek zorunda kaldı ve şimdi hızlı bir iyileşme gösteriyor.
- One of the hunters was shot and had to be taken to hospital, where he is now making a speedy recovery.
Çok uzakta olmayan bir silah sesi duyduk.
- We heard a shot not far away.
Ben şimdi bir silah sesi duydum.
- I heard a shot just now.
Sami, karısı Leyla'yı başından iki mermi ile vurdu .
- Sami shot two bullets into the head of his wife, Layla.
Köpek bir mermi gibi uzaklaştı.
- The dog went away like a shot.
Bir yudum tekila istiyorum.
- I'd like a shot of tequila.
Tom bir fırt tekilayı bir yudumda içti.
- Tom drank the shot of tequila down in one gulp.
Tom bir keskin nişancı tarafından başından vuruldu.
- Tom got shot in the head by a sniper.
En son ne zaman bir tetanoz aşısı yaptırdın?
- When was the last time you had a tetanus shot?
Tetanos aşısı bir köpek ısırmasından daha çok canımı yaktı.
- The tetanus shot hurt me more than the dog bite did.
Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.
- Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
Bu bizim tek şansımız.
- This is our only shot.
Mac'in harika bir vuruş yaptığını gördük
- We saw Mac make a fantastic shot.
Bana vurmak istiyor musunuz? Devam edin ve en iyi vuruşunuzu yapın.
- Do you want to hit me? Go ahead and take your best shot.
Henüz bir bisiklet sürmediysen bir denemelisin.
- If you haven't driven a bike yet, you should give it a shot.
Bir kere daha denemek ister misin?
- Do you want to give it another shot?
Schwarzenegger also is taking nasty shots from his own party, as GOP conservatives bash some of his appointments as Kennedyesque and traitorous to party values.
They took the lead on a last-minute shot.
The rear axle will have to be replaced. It's shot.
I'd like just one more shot at winning this game.
Drink up. It's his shot.
... And you'd have this money shot of green plants ...
... a fair shot and everybody should do their fair share and everybody should play by the ...