Tom'un kötü sofra adabı vardır.
- Tom has bad table manners.
Sofrada ses yapmamalısın.
- You must not make a noise at the table.
Mike günlüklerinden kaba bir tablo yaptı.
- Mike made a rude table from the logs.
Mayuko tabloyu bir bezle sildi.
- Mayuko wiped a table with a cloth.
Öncüleri bir takım engellerin üstesinden geldiler.
- The pioneers overcame a set of obstacles.
Yemekten sonra, masayı temizledi.
- After supper, she cleared the table.
O her zaman bir yemekten sonra masayı temizler.
- She always clears the table after a meal.
Tom her zaman onun arabasındaki sandıkta bir set atlama kabloları saklar.
- Tom always keeps a set of jumper cables in the trunk of his car.