a seen

listen to the pronunciation of a seen
الإنجليزية - التركية
Bir görüldü
seen
görülen

Gökyüzünde görülen bir sürü yıldız vardı. - There were a lot of stars seen in the sky.

Görülen bir şey, asla görülmemiş gibi olmaz. - What has been seen can not be unseen.

seen
gözükmek
seen
görülmek

Onlarla görülmekten utanmam. - I am not ashamed to be seen with them.

Onunla görülmek istemiyorum. - I don't want to be seen with him.

seen
görünmek

Onunla beraber görünmek istemiyorum - I don't want to be seen in his company.

Sami çıplak görünmek istemedi. - Sami didn't want to be seen naked.

seen
{f} gör

Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim. - I had never seen a panda until I went to China.

Filmi daha önce gördüğüm için televizyonu kapattım. - I turned off the TV because I had seen the movie before.

seen
görüldü

Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler. - The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.

O, evin dışına giderken görüldü. - He was seen going out of the house.

seen
görmüş

Tom daha önce Mary'yi John'la birlikte birden fazla ortamda görmüştü ve sonunda onların birbirlerini gördüklerini anladı. - Tom had seen Mary with John on more than one occasion before and finally figured out that they were seeing each other.

Jody sanki bir hayalet görmüş gibi görünüyor. - Jody looks as if she had seen a ghost.

seen
f., bak. see 1
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف a seen في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

seen
{a} perceived, beheld, skilled, versed
seen
Seen is the past participle of see. Past participle of see. the past participle of see
seen
past participle of see
seen
Versed; skilled; accomplished
seen
of See
a seen

    التركية النطق

    ı sin

    النطق

    /ə ˈsēn/ /ə ˈsiːn/

    فيديوهات

    ... I think I've seen probably more than half of them. ...
    ... from what I've seen. ...
المفضلات