Gökyüzünde görülen bir sürü yıldız vardı.
- There were a lot of stars seen in the sky.
Görülen bir şey, asla görülmemiş gibi olmaz.
- What has been seen can not be unseen.
Onlarla görülmekten utanmam.
- I am not ashamed to be seen with them.
Onunla görülmek istemiyorum.
- I don't want to be seen with him.
Onunla beraber görünmek istemiyorum
- I don't want to be seen in his company.
Sami çıplak görünmek istemedi.
- Sami didn't want to be seen naked.
Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.
- I had never seen a panda until I went to China.
Filmi daha önce gördüğüm için televizyonu kapattım.
- I turned off the TV because I had seen the movie before.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
O, evin dışına giderken görüldü.
- He was seen going out of the house.
Tom daha önce Mary'yi John'la birlikte birden fazla ortamda görmüştü ve sonunda onların birbirlerini gördüklerini anladı.
- Tom had seen Mary with John on more than one occasion before and finally figured out that they were seeing each other.
Jody sanki bir hayalet görmüş gibi görünüyor.
- Jody looks as if she had seen a ghost.
... I think I've seen probably more than half of them. ...
... from what I've seen. ...