Japonya yurt dışından çeşitli ham maddeleri ithal eder.
- Japan imports various raw materials from abroad.
Gemi Endonezya'dan ham madde taşıyor.
- The ship transports raw materials from Indonesia.
Sizce ben çok materyalist miyim?
- Do you think I'm too materialistic?
Bir kitap için materyal topluyor.
- She is collecting material for a book.
Bütün malzemeleri toparladık.
- We got all the materials together.
Bu malzemenin herkes için yararlı olduğunu düşünüyorum.
- I think that this material is of benefit to everyone.
Herkesin yarattığı, her türlü bilim, edebiyat veya sanat eserlerinden mütevellit manevi ve maddi menfaatlerin korunmasına hakkı vardır.
- Everyone has the right to the protection of the moral and material interests resulting from any scientific, literary or artistic production of which he is the author.
1894 yılında maddi sorun tekrar ivedi oldu. Küçük ailesiyle birlikte, doktor Grodno'ya taşınmak zorunda kaldı.
- In 1894 the material question again became pressing. With his little family, the doctor had to move to Grodno.
İlk temastan sonra, insanlığın maddesel ve ruhsal gelişimi ilerledi.
- After First Contact, the material and spiritual development of humanity flourished.
Antik dönem Gnostikleri maddesel dünyanın içkin olarak kötücül olduğuna inanıyorlardı.
- The ancient Gnostics believed that this material world was innately malevolent.
Çok fazla maddecilikle büyüdün ve şimdi komşularını kıskanıyorsun.
- You grew up with too much materialism, and now you envy your neighbours.
Maddeci olduğumu sanmıyorum.
- I don't think I'm materialistic.
With fresh material, taxonomic conclusions are leavened by recognition that the material examined reflects the site it occupied; a herbarium packet gives one only a small fraction of the data desirable for sound conclusions. Herbarium material does not, indeed, allow one to extrapolate safely: what you see is what you get.