Şehirde bir söylenti dolaşıyordu.
- A rumor circulated through the city.
Ben, söylentinin kaynağını bilmiyorum.
- I don't know the origin of the rumor.
Tom ve Mary hakkında dedikodular duydum.
- I've heard rumors about Tom and Mary.
Bu dedikoduyu kimin çıkardığını biliyorum.
- I know who started the rumor.
Haberi söylentilerden duydum.
- I heard the news through the grapevine.
Hey Tom, dedikodu vasıtasıyla senin Susie ile çıktığını duydum. Tebrikler.
- Hey Tom, I heard through the grapevine that you and Susie are going out. Way to go!
Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.
- The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
John is rumored to be next in line for a promotion.
They say he used to be a thief, but that's just rumor.
There's a rumor going round that he's going to get married.
... I mean, rumor is not the invention of social ...
... [ Applause ] >>Paul Joyce: Perhaps you heard a rumor or ...