Lastiklerden biri boşaldığı için bisikletimi itmek zorundayım.
- I have to push my bike because one of the tyres is flat.
Bisikletimi itmek zorunda kaldım çünkü lastiği patladı.
- I had to push my bicycle because I had a flat tire.
Kendini çok zorlamak istemiyorsun.
- You don't want to push yourself too hard.
Onlar güneyi zorlamaya devam etti.
- They continued to push south.
Bütün yapman gereken, bu tuşa basmak.
- All you have to do is push this button.
Düğmeye basmak üzereyim.
- I'm about to push the button.
Şansımı zorlamak istemedim.
- I didn't want to push my luck.
Kendini çok zorlamak istemiyorsun.
- You don't want to push yourself too hard.
Bisikletimi itmek zorunda kaldım çünkü lastiği patladı.
- I had to push my bicycle because I had a flat tire.
Kelimeleri cümlenin başına doğru geri itme sayesinde, sonda sadece onlardan ikisi kaldı: Mary, Tom.
- By dint of pushing the words back to the beginning of the sentence, there only remained the two of them at the end: Mary, Tom.
Arabam çamura saplanmış. Onu dışarı itmem için bana yardımcı olabilir misin?
- My car is stuck in the mud. Could you help me push it out?
Tom arabayı itmemize yardımcı oldu.
- Tom helped us push the car.
Engellere rağmen ilerlemeye devam ettik.
- We pushed ahead despite the obstacles.
I need you to push now. (Doğum esnasında doktorların söylediği bir lafdır.).
Modern yöntemler endüstriyi ilerletti.
- Modern methods have pushed industry forward.
Tom kalabalığı yararak ilerledi.
- Tom pushed through the crowd.
Şansınızı zorlamayın.
- Don't push your luck.
Onlar güneyi zorlamaya devam etti.
- They continued to push south.
In his anger he pushed me against the wall and threatened me.
During childbirth, there are times when the obstetrician advises the woman not to push.
Give the door a hard push if it sticks.
You need to push quite hard to get this door open.
... you seamlessly push data from your servers to ...
... push them to Android tablets in exactly the same way. ...