a point is an electric socket. too far away from the nearest electrical point

listen to the pronunciation of a point is an electric socket. too far away from the nearest electrical point
الإنجليزية - التركية

تعريف a point is an electric socket. too far away from the nearest electrical point في الإنجليزية التركية القاموس.

point
{i}

O güzel uçlu bir kurşun kalem kullanır. - He uses a pencil with a fine point.

İstatistiklere göre uçakla gitmek, arabayla gitmekten çok daha güvenlidir. - From a statistical point of view, a plane flight is much safer than a car trip.

point
{i} puan

Bugün Dow Jones ortalama iki puanlık artış ilan etti. - The Dow Jones average posted a gain of two points today.

Bizim takımımız beş puan ilerdedir. - Our team is five points ahead.

point
virgül

İngilizcede, virgül yerine bir ondalık nokta kullanırız. - In English, we use a decimal point instead of a comma.

point
konu

Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim. - I differ from you on that point.

Biz bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz. - We are all one on that point.

point
durum

Durum ya batarsın ya da çıkarsın noktasına geldi. - The situation has come to the point where we either sink or swim.

Bir kişinin bir şeye bakma tarzı onun durumuna bağlıdır. - One's point of view depends on the point where one sits.

point
derece

Bu son derece önemli bir konu. - This is an extremely important point.

Normal şartlar altında, suyun kaynama sıcaklığı 100 santigrat derece. - Under normal conditions, the boiling point of water is 100 degrees Celsius.

point
üzerine çevirmek
point
noktalamak
point
göstermek

İnsanları parmakla göstermek kabalıktır. - It is bad manners to point at people.

Başkalarını göstermek kabalıktır. - It's not polite to point at others.

point
namlu
point
nitelik
point
neden

Neden bunu yapmak zorundayım? Anlamı ne? - Why do I have to do this? What's the point?

Burada olmamızın nedeni ne? - What's the point of us being here?

point
çekit
point
yer

Lafı dolandırmak yerine, Jones doğrudan konuya girdi. - Instead of beating around the bush, Jones got straight to the point.

Tom Mary'nin durduğu yeri gösterdi. - Tom pointed to where Mary was standing.

point
{f} uç vermek
point
ferma etmek
point
ucunu sivriltmek
point
(Askeri) NİŞAN ALMAK; TEVCİH ETMEK: Herhangi bir silahla bir hedefe nişan almak, bir silahı herhangi bir hedefe tevcih etmek
point
{f} sivriltmek
الإنجليزية - الإنجليزية
point
a point is an electric socket. too far away from the nearest electrical point

    الواصلة

    a point I·s an e·lec·tric socket. too far a·way from the nearest e·lec·tri·cal point

    النطق

المفضلات