تعريف a pit في الإنجليزية التركية القاموس.
- pit
- çukur
Şeytan kız kardeşimi yakaladı ve, muazzam bir kahkahayla, onu dipsiz bir çukura fırlattı.
- The demon grabbed my sister and, with howling laughter, cast her into a bottomless pit.
Tom'un mide çukurunda kusacak gibi bir his vardı.
- Tom had a queasy feeling in the pit of his stomach.
- pit
- aşındırmak
- pit
- mağara
Mağaranın içi zifiri karanlık.
- It's pitch black inside the cave.
- pit
- temel çukuru
- pit
- yemek
- pit
- (Ticaret) lağım
- pit
- (Gıda) tohum
- pit
- oyuk oyuk olmak
- pit
- hendek
- pit
- maden kuyusu
- put
- açmak
- put
- atfetmek
- put
- (Ticaret) satma opsiyonu
- put
- şişmanlamak
- put
- çıkarmak
Bu kazak çıkarmak ve giymek için rahat.
- This sweater is comfortable to take off and put on.
Seni çıkarmak istemiyorum.
- I don't want to put you out.
- put
- neşretmek
- pit
- (araba yarışında) hızlı tamirat yeri
- pit
- (meyvenin) çekirdeğini ayıklamak
- pit
- (çiçek hastalığı) çopur bırakmak
- pit
- hastalık lekesi
- pit
- (tiyatro) parter
- pit
- meyve çekirdeği
- put
- oya sunmak
- put
- bahis tutuşmak
- put
- {f} yatırım yapmak
- put
- koşmak
- put
- fırlatmak
- put
- {f} atmak
Belki onu başımdan atmak için bir şey yaptım.
- Maybe I did something to put him off.
Canlı bir ıstakozu kaynar su dolu bir kaba atmak acımasızca.
- It's cruel to put a live lobster into a pot of boiling water.
- put
- {f} bırakmak
Ben geçmişi arkamızda bırakmak istiyorum.
- I'd like to put the past behind us.
Hayatının onun ellerine bırakmak istediğinden emin misin?
- Are you sure you want to put your life in her hands?
- pit
- {i} çekirdek
- pit
- (Hukuk) maden ocağı
- pit
- oyuk
- pit
- (Hukuk) kuyu
- pit
- {f} çukura koymak
- pit
- çukur,v.çukura yerleştir: n.çukur
- pit
- pit one against another birbiriyle mücadeleye
- pit
- {i} ciltte kalan çiçek
- pit
- {i} çukur: rifle pit avcı çukuru. target pit hedef çukuru. orchestra pit orkestra çukuru
- pit
- {i} kısmen yere gömülü sera
- pit
- (Askeri) Boy çukuru
- pit
- iz bırakmak çukura koymak
- pit
- çukura yerleştirmek
- pit
- {f} çekirdeğini çıkarmak
- pit
- ufak çukurlarla doldurmak
- pit
- çekirdeklerini çıkarmak
- pit
- {i} orkestra yeri
- pit
- (Tıp) Muvakkaten çukurlaşmak
- pit
- dövüş meydanına çıkarmak bir birine karşı kışkırtmak
- pit
- {i} çopur
- pit
- {i} parter [tiy.]
- pit
- {f} çukurlaşmak
- pit
- {f} iz bırakmak (ciltte)
- pit
- (Askeri) AVCI ÇUKURU: Ateşe karşı koruyan ve içinden ateş edilen küçük çukur
- pit
- {f} çukur yapmak
- pit
- geçici olarak çukurlaşmak
- pit
- {f} çopur bırakmak
- pit
- {i} şeftali gibi etli meyvelerin çekirdeği
- pit
- (Tıp) Koltukaltı gibi çukur yer, koltuk çukuru
- pit
- çukurlaştırmak
- pit
- parter
- put
- zorlamak
- put
- {f} (put, --ting) koymak, yerleştirmek
- put
- {i} atış
Gitmeden bir şeyler atıştırmalısın.
- You should put something in your stomach before you go.
- put
- hareketsiz
- put
- reye koymak
- put
- sabit
Sabit bir biçimde durarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı.
- Sitting still he tried to put his best foot forward.
- put
- {f} yüklemek