O, deri eşyalar alır ve satar.
- He buys and sells leather goods.
Ayakkabılar, deriye benzeyen yumuşak bir malzemeden yapıldı.
- The shoes were made of some soft stuff that looked like leather.
Onlar kaba kahverengi deriden yapılmış.
- They were made of rough brown leather.
Tom deriden yapılmış bir şey satın almayı reddediyor.
- Tom refuses to buy anything made of leather.
Tom kız kardeşine bir parça kek kesti.
- Tom cut his sister a piece of cake.
Bir parça kek tattım ve o lezzetliydi.
- I tried a piece of cake and it was delicious.