Öyle sona ermek zorunda değildi.
- It didn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Bilim adamları AIDS'e son vermek için harıl harıl çalışıyorlar.
- Scientists are working hard to put an end to AIDS.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
- Eisenhower had campaigned to end the war.
Terörü ekonomi ile sona erdirmek en akıllıca politikaydı.
- Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy.
Oyunun bitimiyle birlikte müthiş bir sevince büründük.
- As soon as the game ended, we became overjoyed.
Onlar performansın bitiminden önce ayrıldılar.
- They left before the end of the performance.
Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
- Life never ends but earthly life does.
Saat kaçta dersiniz biter?
- At what time does your class end?
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
- Life never ends but earthly life does.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.