Tom seçici bir yiyici.
- Tom is a picky eater.
Yiyecek hakkında bu kadar seçici olmamalısın.
- You shouldn't be so picky about food.
Duvardaki resim, Picasso tarafından yapıldı.
- The picture on the wall was painted by Picasso.
Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.
- I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow.
Bu Alplerin bir manzarasıdır.
- This is a view of the Alps.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en iyi manzara.
- This is the finest view I have ever seen.
Benim kişisel bakış açıma göre onun fikri doğrudur.
- From my personal point of view, his opinion is right.
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Tom resim çizmekten hoşlanır.
- Tom likes painting pictures.
Çocuk bir resim çizmekten zevk aldı.
- The boy enjoyed painting a picture.
Bu benim tablolarımdan birinin resmi.
- This is a picture of one of my paintings.
Her gün en azından kısa bir şarkıyı dinlemelisin, iyi bir şiir okumalısın, güzel bir tabloya bakmalısın ve mümkünse, birkaç zeki sözler söylemelisin.
- Every day you should at least listen to a short song, read a good poem, look at a beautiful picture, and, if possible, say several intelligent words.
Elimden geldiğince kısa sürede sana bu resmin bir kopyasını göndereceğim.
- I will send you a copy of this picture as soon as I can.
Mümkün olan en kısa zamanda size o resmin bir kopyasını göndereceğiz.
- I'll send you a copy of that picture as soon as possible.
Burada genel görünüme bakman gerekiyor.
- You need to look at the big picture here.
Burada genel görünümü görmüyorsun.
- You're not seeing the whole picture here.
Arka planda deniz manzaralı bir resmimizi çektirelim.
- Let's get a picture of us with the sea in the background.
Neden arka planında Boston manzarası olan kendine ait bazı resimler çekmiyorsun?
- Why don't you take some pictures of yourself with scenery of Boston in the background?
Arkadaşlarıma bu resimli kartpostalları gösterdim.
- I showed my friends these picture postcards.
Bu resimli kartpostalların hepsi benimdir.
- All of these picture postcards are mine.
Sanırım herkes benim biraz çok fazla titiz olduğumu düşünüyor.
- I suppose everyone thinks I'm being a little too picky.
Sanırım çok titizsin.
- I think you're too picky.
Televizyonum neredeyse 15 yaşında ama hâlâ iyi bir görüntüye sahip.
- My TV set is almost 15 years old, but it still has a good picture.
Mary, Tom'un kullanıcı profilindeki sevimli buzulkuşu görüntüsünü beğendi.
- Mary liked the cute penguin picture in Tom's user profile.
Fotoğraf çekmeyi seviyor.
- She likes taking pictures.
Burada fotoğraf çekebilir miyim?
- Can I take pictures here?
Moonlight En İyi Film Oscar'ı'nı kazandı.
- Moonlight won the Oscar for Best Picture.
Gözlem gücüyle ilgili bir deneyde, Tom evinde iki yıldır oturmasına rağmen, oturma odasının duvarında asılı resimlerin hiçbirini tarif edemedi.
- During an experiment on powers of observation, Tom was unable to describe any of the pictures hanging on his living room wall, despite having lived in his unit for two years.
Güzelliğin en mükemmel tarafı, hiçbir resimle tarif edilememesidir.
- The best part of beauty is that which no picture can express.
Bu, benim çizimimin bir resmidir.
- This is a picture of my drawing.
Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.
- This is a picture of her own painting.
Let's go to the pictures.
Picture yourself on a beach.
Casablanca is my all-time favorite picture.
She's the very picture of health.
Here's a photograph of Tom.
- Here's a picture of Tom.
... So, I cannot give you a deterministic picture. I can tell you what would be awful. We could ...
... of mental energy is on the big picture. ...