Pasaportunu kaybetmesi talihsizlikti.
- It was unfortunate that he lost his passport.
Dün yağmur yağması talihsizdi.
- It was unfortunate that it rained yesterday.
Ben bunu şanssız buluyorum.
- I do find that unfortunate.
O başarısız olsaydı şanssız olurdu.
- It would be unfortunate if he were to fail.
Ne yazık ki, Brian kötü hava ile karşılaştı.
- Unfortunately, Brian met with bad weather.
Maalesef kötü haberlerim var.
- Unfortunately, I have bad news.
Hayır, ne yazık ki; aksine.
- No, unfortunately; on the contrary.
Tom Mary'nin partisine katılmayı isterdi. Maalesef, yapmak zorunda olduğu başka şeyler vardı.
- Tom would have liked to attend Mary's party. Unfortunately, he had other things he had to do.
Maalesef bugün yağmur yağıyor.
- Unfortunately, it's raining today.