Ummak bir strateji değildir.
- Hope is not a strategy.
Sanırım bu umut etmek için çok fazlaydı.
- I guess it was too much to hope for.
Artık bütün yapabileceğimiz Tom'un yapmaya söz verdiği şeyi yapmasını ümit etmektir.
- All we can do now is hope that Tom does what he's promised to do.
Bütün yapabileceğimiz ümit etmektir.
- All we can do is hope.
Eğer varsa, Tom'un seçimi kazanmasına dair küçük bir ümit var.
- There is little, if any, hope that Tom will win the election.
Hayat olduğu sürece, ümit vardır.
- As long as there's life, there is hope.
Öğrencileriniz bize yeni umut verdi.
- Your students have given us new hope.
Haber umutlarımızı yıktı.
- The news dashed our hopes.
Umarım beklentilerinize göre yaşayabiliriz.
- I hope we can live up to your expectations.
Sadako'nun şimdi yapabileceği bütün şey kağıttan vinçler yapmak ve bir mücize beklemekti.
- All Sadako could do now was to make paper cranes and hope for a miracle.
Emi'nin yakında ortaya çıkacağını umuyorum. Onu beklemekten usandım.
- I hope that Emi will appear soon. I'm tired of waiting for her.
We still have one hope left: my roommate might see the note I left on the table.