a person appointed to represent or act on behalf of others

listen to the pronunciation of a person appointed to represent or act on behalf of others
الإنجليزية - التركية

تعريف a person appointed to represent or act on behalf of others في الإنجليزية التركية القاموس.

deputy
vekil

O, John'u vekili olarak hareket etmesi için atadı. - He appointed John to act as his deputy.

deputy
milletvekili

Davalı, milletvekilinin silahını kaptığında ve yargıcı vurduğunda yargılanmak üzereydi. - The defendant was about to stand trial when he grabbed the deputy's gun and shot the judge.

surrogate
{i} yerine geçen kimse
deputy
{s} vekil olarak bakan
deputy
{i} temsilci
surrogate
vekil
deputy
{i} polis
deputy
başkan yardımcısı

Delhi belediye başkan yardımcısı dolaylı olarak rhesus maymunları tarafından öldürüldü. - The deputy mayor of Delhi was indirectly killed by rhesus monkeys.

Başkan yardımcısı olarak toplantıya katıldı. - He attended the meeting as deputy president.

deputy
{i} şerif yardımcısı

Dan emekli şerif yardımcısıdır. - Dan is a retired deputy sheriff.

deputy
{i} delege
deputy
bir polis rütbesi
deputy
deputychief asbaşkan
deputy
{i} vekil; yardımcı, muavin
deputy
{s} yardımcı

Ben uzaktayken o benim yardımcım olacak. - He will be my deputy while I am away.

Başkan yardımcısı olarak toplantıya katıldı. - He attended the meeting as deputy president.

surrogate
yedek/vekalet eden
surrogate
(isim) vekil, yerine geçen kimse, vasiyetin gerçekleştirilmesine bakan hakim
الإنجليزية - الإنجليزية
surrogate
deputy
a person appointed to represent or act on behalf of others

    الواصلة

    a per·son ap·point·ed to rep·re·sent or act on be·half of others

    التركية النطق

    ı pırsın ıpoyntıd tı reprızent ır äkt ôn bîhäf ıv ʌdhırz

    النطق

    /ə ˈpərsən əˈpointəd tə ˌreprəˈzent ər ˈakt ˈôn bəˈhaf əv ˈəᴛʜərz/ /ə ˈpɜrsən əˈpɔɪntəd tə ˌrɛprəˈzɛnt ɜr ˈækt ˈɔːn bɪˈhæf əv ˈʌðɜrz/
المفضلات