O, bir oturuşta on kutu mısır gevreğini bitirebilir.
- He can finish ten boxes of corn flakes in one sitting.
O orada oturarak ve pencereden dışarı bakarak oldukça çok zaman harcamaktadır.
- She spends a pretty good chunk of time just sitting there and looking out the window.
Bütün gün ofiste oturarak çok egzersiz yapmam.
- I don't get much exercise sitting in the office all day.
Ziyaretçilerimiz oturma odasında oturuyor.
- Our visitors are sitting in the living room.
Tom ve Mary oturma odasında oturup konuşuyorlar.
- Tom and Mary are sitting in the living room talking.
Bir bankta oturan yaşlı bir adam var.
- There is an old man sitting on a bench.
Tom yapayalnız oturan bir kız gördü, bu yüzden onunla konuşmaya gitti.
- Tom saw a girl sitting all alone, so he went over to talk to her.
The Queen had three sittings for her portrait.