تعريف a muffin في الإنجليزية التركية القاموس.
- muffin
- {i} çörek
Tom sadece bir çörek ve bir fincan kahve istiyor.
- Tom just wants a muffin and a cup of coffee.
Haşhaş tohumlu çörekler onun gözdesidir, ama onun yaban mersinine razı olmak zorunda olduğu günler vardır.
- Poppy seed muffins are her favorites, but there are days when she must settle for blueberry.
- gem
- değerli kişi
- gem
- {i} değerli taş
Sonunda, değerli taş onun ellerindeydi.
- At last, the gem was in his hands.
Yakutlar dünyanın en güzel değerli taşlarından biridir.
- Rubies are one of most beautiful gems in the world.
- muffin
- {i} kek
Tom bazı kekler pişirdi.
- Tom baked some muffins.
Bazı kekler pişirdim.
- I baked some muffins.
- gem
- değerli nesne
- gem
- cevher
- gem
- değerli şey/kişi
- gem
- önemli
- gem
- mücevher
- muffin
- pide
- gem
- {i} taş
Sonunda, değerli taş onun ellerindeydi.
- At last, the gem was in his hands.
Yakutlar dünyanın en güzel değerli taşlarından biridir.
- Rubies are one of most beautiful gems in the world.
- gem
- {i} küçük francala
- gem
- {i} hafif bir pasta
- gem
- tezyin etmek
- gem
- taşlarla süslemek
- gem
- süstaşı
- muffin
- pandispanya tadında ufak yuvarlak ekmek
- muffin
- ekmek
- muffin
- {i} şamkurabiyesine benzeyen bir tür ufak ekmek
