Tom tam doğru zamanda geldi.
- Tom showed up at just the right moment.
Oraya vardığı andan itibaren, eve ne zaman gidebileceğini kendisine söylemesi için doktoru rahatsız etmeye devam etti.
- From the moment he arrived there, he kept on bothering his doctor to tell him when he would be able to go home.
Sanatı kritik anda başarısız oldu.
- His art failed at the critical moment.
Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır.
- In critical moments even the very powerful have need of the weakest.
O demin eve geri döndü.
- He returned home a moment ago.
Tom daha demin çıktı.
- Tom left just a moment ago.
Hayattaki en önemli şey anlardır.
- The most precious thing in life is moments.
Mutlu ve önemli anlarımızı paylaştık.
- We shared happy and important moments.
Kısa sürede sana döneceğim.
- I'll get back to you in a moment.
Kısa sürede biri sizinle olacak.
- Someone will be with you in a moment.
O esnada o neredeydi?
- Where was she at that moment?
The document in question is of such immense importance that its publication might very easily – I might almost say probably – lead to European complications of the utmost moment.
As the days passed, our campaign grew in momentum.
- Gün geçtikçe, momentumda kampanyamız büyüdü.
This is due to conservation of angular momentum.
- Bu açısal momentin korumasından dolayıdır.
... Nothing captures this moment as the picture behind me. ...
... and asks secure a what has been the most difficult moment in your musical career ...