a mock fight made on horseback, a tilt

listen to the pronunciation of a mock fight made on horseback, a tilt
الإنجليزية - التركية

تعريف a mock fight made on horseback, a tilt في الإنجليزية التركية القاموس.

just
sadece

Yaz tatili sırasında sadece dinleneceğim. - I'm just going to rest during the summer vacation.

Bizim bu evimiz sadece yeniden dekore edildi ve altı aylığına burada yaşamadık. - This house of ours has just been redecorated, and we haven't lived here for sixth months.

just
henüz

O, Paris'ten henüz döndü. - He has just come back from Paris.

Eğer henüz yemek yediysen, yüzmesen iyi olur. - You'd better not swim if you've just eaten.

just
{s} tam

Aptal! Seni sevdiğini söylediğinde dürüst olmuyor. Hâlâ anlamadın mı? O, tam bir altın arayıcısı. - Idiot! She's not being honest when she says she loves you. Haven't you figured it out yet? She's just a gold digger.

Dükkan tiyatronun tam karşısında. - The store is just across from the theater.

just
{s} yerinde

Bence Tom'un öfkesi sadece bir savunma mekanizması; Yerinde olsam şahsen bunu kabul etmezdim. - I think Tom's anger is just a defense mechanism; I wouldn't take it personally if I were you.

Ben onu ararken sadece bir dakika yerinde kal. - Just stay put for a minute while I look for him.

just
gücü gücüne
just
zar zor

Tom testi sadece zar zor geçti. - Tom just barely passed the test.

Tom kirayı ödemek için yeterli parayı zar zor kazanmayı başardı. - Tom just barely managed to earn enough money to pay the rent.

just
haksever
just
güç bela
just
tamı tamına
just
anca

Barış şiddetin yokluğu değildir ancak adaletin varlığıdır. - Peace is not the absence of violence but the presence of justice.

Tom sadece arkadaş olmak istedi. Ancak, Mary çok daha fazlasını istedi. - Tom wanted to be just friends. However, Mary wanted much more.

just
tastamam
just
{s} net

Sadece net bir cevap istiyorum. Daha fazla bir şey değil. - I just want a straight answer. Nothing more.

just
(İnşaat) henüz, hemen, ancak K
just
tam anlamıyla

Her şey tam anlamıyla önceki gibi. - Everything's just like before.

Tom'un en büyük oğlu, tam anlamıyla kendisine benziyor. - Tom's oldest son looks just like him.

just
tek kelimeyle

Tom tek kelimeyle iyi yönetiyor. - Tom is managing just fine.

Tek kelimeyle harika görünüyor. - It looks just perfect.

just
justnesshak
just
the just iyiler justly adaletle
الإنجليزية - الإنجليزية
{n} just
a mock fight
{n} joust
a mock fight made on horseback, a tilt
المفضلات