a minorite; a franciscan friar

listen to the pronunciation of a minorite; a franciscan friar
الإنجليزية - التركية

تعريف a minorite; a franciscan friar في الإنجليزية التركية القاموس.

minor
yardımcı
minor
{i} üniversitede ikinci branş
minor
ikinci derecede olan
minor
(İnşaat) azınlık

Yeni yasa dini azınlıkları oy verme haklarından mahrum edecek. - The new law will deprive religious minorities of their right to vote.

Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı. - A small, but vocal minority, disrupted the meeting.

minor
ufak

Tom ufak bir kazaya karıştı. - Tom was involved in a minor accident.

Dan ufak yaralarla kurtuldu. - Dan survived with minor injuries.

minor
(Ticaret) daha önemsiz
minor
küçük

Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız. - We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.

Bu sadece küçük bir başarısızlık. - It's only a minor setback.

minor
minör
minor
ikincil
minor
ergin olmayan çocuk
minor
daha küçük
minor
üniversitede ikinci branşa ait
minor
{i} ergin olmayan kimse, rüştünü ispat etmemiş kimse
minor
kücük
minor
rüştünü ispat etmemiş kimse
minor
rüştünü ispat etmemiş
minor
{s} reşit olmayan

Almanya'da 18 yaşından küçükseniz reşit olmayan bir kimsesinizdir. - In Germany you're a minor if you're younger than 18 years old.

Kanun, reşit olmayanların sigara içmesini yasaklıyor. - The law prohibits minors from smoking.

minor
önemi az
minor
{i} (üniversitede) yardımcı branş. 3
minor
(Tıp) Küçük (Parvus'un komparatif şekli), minoris
الإنجليزية - الإنجليزية
minor
a minorite; a franciscan friar
المفضلات