O, mendilini çıkardı.
- He took out his handkerchief.
Mendillerimi ütüledim.
- I ironed my handkerchiefs.
Bu makineyi idare etmek kolaydır.
- This machine is easy to handle.
Bu araba kolay kullanılır.
- This car handles well.
Tom onunla başa çıkmak zorunda kalacak.
- Tom will have to handle that.
Bıktım artık. Bugün bütün yaptığım şikayetlerle başa çıkmak.
- I've had it. All I've done today is handle complaints.
Tom'la geçinmek kolaydır.
- Tom is easy to handle.
Bunu çocuk eldivenleri ile ellemek zorunda kaldık.
- We've got to handle this with kid gloves.
Sorunu yapma yöntemini bildiğim tek yolla ele aldım.
- I handled the problem the only way I knew how.
Bunu tek başına ele almak zorunda kalacaksın.
- You'll have to handle it by yourself.
İnsan gücü eksikliği nedeniyle, biz bu görevi halletmek için beklentilerden daha fazla zamana ihtiyacım var.
- Due to lack of manpower, we need more time than expectations to handle this task.
Bununla tek başına meşgul olmak zorundasın.
- You'll have to handle this by yourself.