Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Ben, bu elbiseyi düşük bir fiyata satın aldım.
- I bought this dress at a low price.
Fiyatlarımız şimdi daha düşük!
- Our rates are now lower!
Bira malt içeriğine göre vergilendirilir, bu yüzden düşük maltlı bira daha ucuzdur.
- Beer is taxed according to its malt content, so low-malt beer is cheaper.
Kitaplar alçak bir rafta.
- The books are on a low shelf.
Uçak çok alçaktan uçuyordu.
- The airplane flew very low.
Tom'un pes bir sesi var.
- Tom has a low-pitched voice.
Aşağıya eğil. Tavan çok alçak.
- Bend down. The ceiling is very low.
O uçak çok alçaktan uçuyor.
- That plane is flying too low.
Uçak çok alçaktan uçuyordu.
- The airplane flew very low.
Adam alçak sesle konuştu.
- The man spoke in a low voice.
Lütfen alçak sesle konuşun.
- Please speak in a low voice.
Benim sol alt arka dişim ağrıyor.
- My lower left back tooth hurts.
Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.
- Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water.
Nehirin seviyesi çok düşük.
- The river is very low.
Norveç'in çok düşük bir nüfus yoğunluğu var.
- Norway has a very low population density.
Gerçek fiyat düşündüğümden daha aşağıdaydı.
- The actual price was lower than I had thought.
Yağmurun yağma ihtimali zayıf.
- The chance of rain is low.
Bu, pil zayıf olduğu için çok iyi çalışmıyor.
- It doesn't work so well because the battery is low.
Öğrenci düşük notun adil olmadığını hissetti.
- The student felt that her low grade was not just.
Espri anlayışı, düşük öz saygısının bir göstergesi olarak, kendini aşağılamak üzerine kuruluydu.
- His sense of humor was self-deprecating, a sign of his low self-esteem.
Tepede bir sürü bodur ağaçlar büyümektedir.
- Lots of low trees grow on the hill.
I think you said something concerning the manner in which yonder ship has anchored, and of the condition they keep things alow and aloft?.
And some they brought the brown lint-seed, and flung it down from the Low. (Mary Howitt, Ballads and other poems 1847).
A barrow or Low, such as were usually cast up over the bodies of eminent Captains. (Robert Plot, The natural history of Staffordshire, 1686; cited after OED).
Generally, European men have lower voices than their Indian counterparts.
Now that was low even for you!.
Shift out of low before the car gets to eight miles per hour.
... premiums that are as low as the private sector, people will be happy to get traditional Medicare, ...
... This new protocol enables very low-cost connectivity with anything that's electrical in your home, ...